TÜRK HARP MUHABİRLERİ
Eda KARATAŞ
Savaş bölgesinden haberler veren gazeteci tanımlaması ile ilk savaş muhabirlerinin 1853-56 yılları arasındaki Kırım Savaş’ında profesyonel anlamda ortaya çıktığı bilinmekle birlikte gerçekte konuya dair gazete tarafından ya da devlet kurumları tarafından akrediteli görevlendirme daha eskilere dayanmaktadır. 1803-1815 yılları arasında devam eden Napolyon Savaşları’nı kaydetmek ve gazeteye bilgi sağlamak amacıyla İngiliz Times Gazetesi, Muhabir Henry Robinson’u görevlendirmişti. Ancak Robinson, muharebe hattına yaklaşamadan kalmış; duyduklarını aktarmaktan öteye gidememişti. 1835-37 yılları arasında İspanya İç Savaşı’nda Morning Post Gazetesi, Charles Gruneisen’i harp muhabiri olarak görevlendirmişti. Gruneisen muharebe hattına kadar gitmiş fakat yakalanarak casus olduğu gerekçesi ile idam edilmişti. 1846-48 yılları arasındaki Meksika Savaşı’nda Zarchary Taylor, Winfield Scott ve James Bennett gibi Amerikalı muhabirler, savaş alanına girip telgrafları da kullanarak muhabirlik görevini üstlenmişlerdi.
Savaş Bakanlığı onayı ile 1854 yılında Malta’ya hareket eden Times Muhabiri William Howard Russel savaş muhabirlerinin atası kabul edilmektedir. Ancak savaşı haber yapmak amacıyla muhabir ekibi kurulması ve bu ekibin ordu ile birlikte gönderilmesi, Times Editörü John Delane’nin girişimi ile gerçekleşmişti. Delane’in girişim ve çabalarının sonucu olarak oluşturulan muhabir grubunda William Howard Russel de yer alarak İngiliz ordusu ile birlikte Malta’ya doğru denize açılmıştı. Russel ve ekibi, Kırım Savaşı’nda gözlem ve değerlendirmelerini aktarmakla kalmamış cephede muharebe eden askerlerin de mektuplarını ya da diğer çeşitli yazılarını gazeteye göndermişti. Illustrated London News ise görevli muhabirlerin yanına, cepheyi resmetmeleri için ressam göndermiş ve yapılan haberleri bu resimlerle süslemişti. Kırımlı Simpson olarak tanınan William Simpson, 80’e yakın çizim ile resimli anlatım yapmıştı.
Kırım Savaşı esnasında Osmanlı İmparatorluğu’nda basın henüz yeni gelişmekte olduğundan yeteri kadar ilgi gösterilmemekle birlikte Takvîm-i Vekâyi’den sonra ikinci gazete olan Cerîde-i Havâdis Gazetesi’nden birkaç muhabirin savaş alanına gittiği bilinmektedir. Bu çerçevede Cerîde-i Havâdis Gazetesi muhabirlerinden William Churchill, Mösyö Granville ve Mösyö Baliro’dan söz edilebilir. 1877-88 Osmanlı Rus Harbi’nde de “harp muhabiri” sıfatı ile olmasa da gazeteciler gözlemlerini aktarmışlardı.
Bu dönemde harp muhabirliği, ayrı bir gazetecilik branşı gibi algılanmamakla birlikte gazeteciler mevcut savaş hakkında bilgi vermek amacı ile savaş alanına gerekli izinler alındıktan sonra gazeteci kimlikleri ile gitme imkanlarına sahipti. Bu konuda en çarpıcı örneklerden birisi, 1911 yılında Trablusgarp Harbi’nde yaşanmıştı. Gönüllü olan Osmanlı subayları, farklı rotalar izleyerek cepheye gitmeye çalışmışlardı. Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki son toprağı Trablusgarp’ı savunmak için gizlice Trablusgarp’a giden genç Osmanlı subaylarından biri de Kurmay Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Kemal [ATATÜRK]’di. Mustafa Kemal, Tanin Gazetesi’ne mensup bir gazeteci kılığıyla ve “Şerif” takma adıyla İskenderiye’den bölgeye ulaşmıştı. Benzer şekilde Balkan Savaşları’nda da Türk gazeteciler, muharebe hattına gitmişlerdi. Bu konuda, haber ve yazılarını çekilen fotoğraflarla da süsleme prensibinde olan Şehbal Gazetesi, öncü rol üstlenmişti.
Osmanlı İmparatorluğu açısından 1914 yılı, “harp muhabirliği” nin muhabirlikten farklı olarak değerlendirildiği ve sistematik bir hâl aldığı yıl olmuştur. Bu çerçevede “Harekât-ı Harbiyye-i Takîbe Mezûn Harb Muhabirleri Hakkında Talîmâtname” isimli bir talimatname yayınlanmıştı. Böylece muharebe hattına gidecek gazetecilerin uyacağı kurallar, sorumlu oldukları konular ve ikazlar 23 ayrı madde ve ilave iki uyarı ile belirlenmişti.
Harp muhabirleri hakkındaki talimatnameye göre, Osmanlı tebaasından ya da yabancı tebaadan olup harbin durumuna dair yazı yazmak isteyenler, belli başlı şartlara uymak zorundaydı. Müslüman olanlar için üzerinde nüfus kâğıdı, gayrimüslimler için ise üzerinde pasaport ya da onun yerine geçebilecek bir belge gerekliydi. Ayrıca kanunlara uygun şekilde çekilmiş bir fotoğraf, Müslüman ise zabıtaya onaylanmış iyi hal belgesi, gayrimüslim ise bulunduğu elçilikten buna benzer bir tavsiyename, muhabirleri gönderen gazete veya ajansın sertifikası istenmekteydi. Yabancı muhabirlerin ibraz edecekleri vesikalar Fransızca yazılmış olacaktı. Başvuru yapan muhabirler, bağlı oldukları gazete veya risalelerden iki nüshanın Erkân-ı Harbiye-i Umumiye İstihbarat Şubesine gönderilmesini de taahhüt edecekti.
Belirtilen bu belgelerin muhabirlerin her zaman yanlarında olma zorunluluğu vardı. Ancak bu belgeler, muhabirlerin her yere girebilmeleri için tek başına yeterli görülmemişti. Siyasi şüpheliler, muhabir olarak cepheye kesinlikle kabul edilmiyordu. Harp muhabirleri yazılarını yazarken Büyük Karargâh-ı Umumi’nin 2’nci Şubesi’nin veya bulundukları bölgedeki ordu ve kolordu karargâhlarının sansür memurları kontrolü altında yazmak mecburiyetindeydi. Muharebe alanına gidebilmek için “icabında” Başkumandan Vekâletine çıkılması gerekiyordu. Bu husus, talimatnamenin 5’inci maddesine göre şu şekilde idi:
“Harb muhâbirleri sâha-i harbe gidebilmek için evvelâ Büyük Karârgâh-ı ʻUmûmî’ye gelip (îcâbında Başkumandan Vekâleti huzûruna da çıktıktan sonra) mezkûr karârgâh-ı ʻumûmîyenin 2’nci şuʻbesine mürâcaʻatla taʻlîmât ve nizâmnâmeye kesb-i vukûf etmeye mecbûrdurlar.”
Süreç ise başvuru belgelerinin araştırılması, kabul edilen başvuruların Büyük Karargâh-ı Umumi’nin 2’nci Şubesi’ne bildirilmesi, Başkumandan Vekilinden izin istenmesi aşamalarından oluşuyordu. Tüm bu süreçler tamamlanınca muhabir, harp muhabirleri hakkındaki talimatnamenin kendilerine okunduğuna ve talimatnamede bulunanlara tamamen uyacaklarına dair imza atardı ve bunun karşılığında “Orduya İltihâk Ruhsatnâmesi” alırdı. Aldıkları bu ruhsatnamede, muharebe alanına gidecek muhabirin ismi, fotoğrafı, boyu, ten rengi, sakal ve bıyığının olup olmadığı, hangi gazetede muhabirlik yaptığı, dini, ikamet ettiği şehir, bildiği diller gibi bilgilerin yanı sıra orduya muhabir olarak katılmasında bir engel bulunmadığını belirten yazı, gitmesine izin verilen muharebe sahası, Erkân-ı Harbîyye-i Umumîye Reisi tarafından ruhsatnamenin onaylandığı ve onaylanma tarihi bilgileri bulunurdu.
Harp muhabiri olarak kabul edilenlere bir veya birkaç belirli alanda dolaşma izni tanınırdı. Muhabirin gideceği alanı belirlemek, İstihbarat Şube’nin göreviydi ve muhabirlere gidecekleri güne kadar bilgi verilmezdi. Yolculuklarında kendilerine gösterilen yolları takip ederek bir ordu veya kolordu askerî bölgesindeki faaliyet alanına giren harp muhabirleri, derhal o alanın Erkân-ı Harbîyesi’ne müracaat ederdi. Kendilerine gerekli izin verilip cepheye gitmeleri uygun bulunan harp muhabirlerinin askerî bir birlikte kalabilmeleri, ilgili birlik kumandanının özel müsaadesine bağlı olurdu. Birlik kumandanı herhangi bir sebepten dolayı muhabirlerin varlığını uygun görmezse “harp muhabiri” sıfatına haiz olan kişilere harpteki duruma göre cephede bir veya birkaç farklı nokta gösterilirdi.
Harp muhabirleri, savaş sırasında mesleklerini icra ettikleri süre boyunca bulundukları alandaki komutanların izni dahilinde hareket eder, savaşın seyrine göre komutanın verdiği emirleri uygular ve gerektiğinde ellerindeki iletişim cihazlarını komutanların kullanmasına sunardı. Belirtilen bazı konularda ancak müsaade ile yazı yazabilirdi. Hem ordu hem de donanmayla ilgili Osmanlı’ya bağlı her türlü bilgi; ülkenin iç ve dış politikasına ve yabancı diplomat ve konsolosların, ülkenin milli durumu ve ticareti ile ilgili bilgi; Osmanlı ya da yabancı tüccar gemilerinin hareketi, ordu ve ülkenin gerçek durumuyla ilgili çeşitli haberler; (tren, vapur kazaları ve yangın gibi haberler de dâhil) iç ve dış etkisi olabilecek bütün haberler muhabirin bulunduğu ve telgraf yazılmasıyla görevli askeriyenin izni dâhilinde yazılmak zorundaydı. Bu konular talimatnamenin 23’üncü maddesinde şu şekilde idi:
“Âtîdeki mevâda temâs eder havâdisin neşri veyâ mektûb ve telgraflarla yazılması ancak ʻalâkadâr olan devâ’ir-i askerîyenin müsâʻadesiyle olabilecektir:
- a) Ordu ve Donanma-yı Osmanîye taʻalluk eden her nevʻ maʻlûmât.
- b) Memleketin dâhilî ve hâricî politikasına ve ecnebî diplomat ve konsüllerine, memleketimizin ahvâl-i millîye ve ticârîyesine ve Osmanlı veyâ ecnebî tüccâr gemilerinin hareketine, ordunun ve memleketimizin ahvâl-i sıhhîyesine ʻâ’id bi’l-cümle havâdis.
- c) Hâric ve dâhilde sû’i te’sîri olabilecek bi’l-cümle havâdis. (Şimendifer, vapur kazâları ve yangın gibi havâdisler dahî)
Âsâr, harîta, beyânnâme vesâ’ire hakkında:
- d) Herhangi bir maksad siyâsi-i dâhilî ve hâricî için olursa olsun ahâlîyi ictimâʻa sebt olan beyânnâmeler neşri, herhangi bir havâdisin iʻlân tarzında taʻlîki.
- e) Mevâd-ı sâlifeden bahs ve binâ’en-ʻaleyh ordu ve ahâlîye muzır resm, gazete ve risâlelerin memâlik-i ecnebîyeden celbiyle dâhil memlekette tevzîʻ ve intişâtına vâsıta olmak.”
Harp muhabirlerinin kollarında her zaman “H.M.” yazılı bir şerit bulunmak zorundaydı. Bu şerit kendilerine sansür şubeleri tarafından verilirdi ve muhabirler bundan başka bir işaret taşıyamazdı. Harp muhabirleri yanlarında bulundurdukları yardımcılarının hareketlerinden de sorumlu tutulmuştu. Yardımcılarının kimlikleri de muhabirlerinki gibi onaylanarak belgelenmiş olmalıydı.
Harp muhabirleri bulundukları karargâhtaki askerî sansürü uygulamak ve Harbiye’nin aldığı tedbirlere uygun bir şekilde hareket etmek zorundaydı. Karargâhın sansür memurlarından geçip başkente gelen gazete yazıları sansür müfettişliği tarafından bir kez daha kontrol edilirdi. Talimatnameye uygun olanlar “talimata mutabıktır” kaydıyla sansür memuruna ve nöbetçi sansür zabitine imzalatıldıktan sonra dağıtıma çıkabilirdi. Harp muhabirlerinin kaleme aldığı yazılar, Karargâh-ı Umumi’den onay almadan kabul edilmezdi.
Çanakkale Savaşları başladıktan sonra, Başkumandan Vekili Enver Paşa imzası ile harp muhabirlerinin yapacakları yazışmaların nasıl ve nerelerde kontrolden geçirileceği belirtilmişti. 15 Mayıs 1915 tarihli emirde, harp muhabirlerinin harp harekâtına dair yazacakları telgraf ve mektupların Rumeli tarafında Ordu, Anadolu tarafında Kolordu karargâhları; Mevki-i Müstahkem bölgesindeki olaylara dair telgraflar ise Sahil Müfettişliği Umumiliği ve Mevki-i Müstahkem karargâhlarınca sansür edilecekleri belirtilmişti. Karargâhlar tarafından sansür edilen yazıların altına karargâh erkân-ı harbiye mührü basılması, sansür eden subayın imzasının bulunması istenmişti.
Yukarıdaki tüm safhalardan geçerek Çanakkale Cephesi’ne gönderilen harp muhabirleri Kalcızâde Mehmet Agâh Efendi, Hüseyin Kâzım Efendi, Uşakizâde Ali Ekrem Bey, M. Burhâneddin Bey, Ebuzziyazâde Velid Bey ve Cemil Hakkı Bey’di.
Osmanlı tebaasından Kalcızâde Mehmet Agâh Efendi, Trabzon doğumlu olup 34 yaşında idi. Dersaadet Polis Müdüriyeti onayıyla Tasvir-i Efkâr Gazetesi adına “Harp Muhabiri” olarak kabul edilmişti. Türkçe ve Fransızca bilen Mehmet Agâh Efendi, Dersaadet’de Sarıgüzel Mahallesi’nde ikamet etmekteydi. Harp muhabiri olarak bulunmasına müsaade edilen birliklerden ilk gideceği yer Çanakkale’de “Bahr-i Sefid Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı ve Mevki-i Kale-i Sultaniye” olarak belirtilmişti. Karargâh-ı Umumî Erkân-ı Riyaseti tarafından kendisine verilen ruhsatname 11 Mart 1915 tarihli idi.
Osmanlı tebaasından Hüseyin Kâzım Efendi, 40 yaşında idi. “Milli Osmanlı Ajansı” adına Polis Müdür-i Umumiliğinin tasdiknamesiyle “Harp Muhabiri” olarak kabul edilmişti. Dersaadet’de ikamet etmekte ve Türkçe bilmekteydi. Harp muhabiri olarak bulunmasına müsaade edilen birliklerden ilk gideceği yer Çanakkale Cephesi’nde “Mevki-i Müstahkem Kumandanlığı ve Mevkii Kale-i Sultaniye” idi. Buraya gitmesi ile ilgili Karargâh-ı Umumi Erkân-ı Harbiye Riyaseti tarafından kendisine verilen ruhsatname 31 Mart 1915 tarihli idi.
Osmanlı tebaasından Uşakizâde Ali Ekrem Bey, Dersaadet doğumlu ve 25 yaşında idi. Kendisinin ikâmet ettiği yer İstanbul’du ve Türkçe bilmekteydi. Karargâh-ı Umumi’ye yapılan müracaatta Ali Ekrem Bey’in iyi hal sahibi, namuslu ve güvenilir biri olduğu belirtilmişti. Tanin Gazetesi adına harp muhabiri olarak cepheye kabul edilmişti. Çanakkale Cephesi’nde 5’inci Ordu Mevkiin, Gelibolu’ya ziyaretine izin verilmişti. Karargâh-ı Umumi Erkan-ı Riyaseti’nden aldığı ruhsatname 6 Mayıs 1915 tarihli idi.
Osmanlı tebaasından, Dersaadet doğumlu Ebuzziyazâde Velid Bey, 27 yaşında olup Türkçe, Fransızca ve biraz Almanca bilmekteydi. Tasvir-i Efkâr Gazetesi adına Çanakkale Cephesi’ne kabul edilmişti. İkâmet adresi Dersaadet’de Makriköy’dü. Çanakkale Cephesi’nde Beşinci Ordu Karargâhı ve Çanakkale Mevkii Müstahkem Karargâhı mevkii, Gelibolu ve Çanakkale’ye gitmesi için izin verilmişti. Karargâh-ı Umumi Erkan-ı Riyaseti’nden aldığı ruhsatname 19 Haziran 1915 tarihli idi.
Osmanlı tebaasından Cemil Hakkı Bey, 1888’de İstanbul’da doğmuş; 1912’de Mülkiye’yi bitirmiş, öğrenci iken gazeteciliğe başlamıştı. Tasvir-i Efkar, İkdam, Sabah, Yeniçeri, Gıdık (mizah) gazetelerinde çalışmış, daha sonra Tanin’de Cemil Nevzat adıyla yazılar yazmıştı. Birinci Dünya Savaşı’nı Milli Ajans ve Tanin muhabiri olarak Çanakkale, Trablus, Halep, Şam, Beyrut, Erzurum, Kafkas cephelerinde izlemişti.
Çanakkale Cephesi’nde görev almış bir diğer gazeteci ise Tanin Gazetesi yazar kadrosunda yer alan Vefik Hayri Bey’di. Vefik Hayri Bey’i bahsi geçen diğer gazetecilerden ayıran görevi ise cepheye gazetecilik mesleğini icra etmek için değil, bir asker olarak gelmiş olmasıdır. Genç gazeteci Vefik Hayri Bey, yedek subay rütbesiyle görev yaptığı muharebeler sırasında Seddülbahir’de yaralanarak 8 Mayıs 1915 günü tedavi görmek üzere İstanbul’a nakledilmişti. Böylelikle Türk gençliğinin aydın simalarından biri olarak Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı basın hayatının ilk gazilerinden olma şerefine ulaşmıştı.
Askerî tarih literatürüne 19’uncu yüzyılın hemen başlarında giren harp muhabirliği Osmanlı Genelkurmayı’nın izni ile Çanakkale Savaşları sırasında faaliyet alanı bulmuştur. Türk basın hayatında harp muhabirliğinin ilk örneklerinin görüldüğü Çanakkale Cephesi, her ne kadar askerî sansüre uğramışsa da Türk savaş muhabirliği vazifesinin en disiplinli ve sistematik kurallar bütünü ile uygulandığı bir muharebe alanı olmuştur.
Çanakkale Cephesi’nde resmî izin alarak gönderilen altı ayrı harp muhabirinden sadece Hüseyin Kazım Bey, Millî Ajans adına gerçekleştirdiği vazifesinde yazılarını, rapor şeklinde ve kişisel duygu-düşüncelerine yer vermeksizin hazırlamıştır. Ancak diğerleri cephede gördüklerini, duyduklarını ve hissettiklerini de ekleyerek yazılarını kaleme almıştır. Bu muhabirler, cephede bulundukları için şahit olduklarını sıcağı sıcağına iletmiştir. Kimi zaman şehit olan bir subayın defin merasiminden, kimi zaman düşman gemi ateşleri altında kalan bir tahkimat personeli ağzından, kimi zaman dilden dile dolaşan bir kahramanlık destanını duyar duymaz, kimi zaman hastaneden-yemekhaneden, kimi zaman ise ön hatlara varıncaya kadar karargâh veya siperden hislerini kaleme almışlardır.
Harp muhabirlerinin belirli bir tarih aralığında ve birbirlerini takip eder şekilde Çanakkale Cephesinde görevlendirildiği görülmektedir. Hüseyin Kâzım Bey, cephenin açılışından kapanışına kadar bölgede bulunurken Agâh Bey, 8 Mart-20 Mayıs 1915; Kemâleddin Şinâsi Bey, 21 Mayıs-30 Haziran 1915; Ali Ekrem Bey, 31 Mayıs-25 Eylül 1915; M. Burhâneddin, 11 Temmuz-21 Ağustos 1915 ve Cemil Hakkı Bey, 19 Ocak-10 Şubat 1916 tarihleri arasında cephede bulunmuş ve yazılarını kaleme almıştır. Bu yönü ile altı muhabir, Çanakkale Savaşları’nın başından sonuna kadar bir bütünün parçalarını yazmışlardır.
Kaynakça
ATASE, BDH, Klasör No: 542, Dosya No: 2114, Fihrist: 1-90/1-91
Aydın, Doğu. Avrupalı Savaş Muhabirlerinin Eserlerinde Kırım Savaşı. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2012.
Bir İnsanlık Destanı Çanakkale Zaferi. Ed. İlknur Sisnelioğlu, İstanbul: Başakşehir Belediyesi Yayını, Yazmat Matbaacılık, 2015.
BOA, DH. EUM. SSM., Dosya No: 1, Gömlek No: 27.
BOA, DH. EUM. SSM., Dosya No: 53, Gömlek No: 25.
BOA, DH. EUM. VRK., Dosya No: 25, Gömlek No: 28.
BOA, DH. EUM. VRK., Dosya No: 25, Gömlek No: 5.
Ekinci, Mehmet Rezan. Osmanlı-Rus İlişkileri Çerçevesinde Kırım Savaşı. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2005.
Elitok, Alper. Savaş Fotoğraflarının Tarihsel Süreç İçinde İncelenmesi ve Zaman İçindeki Değişimi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Haliç Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2011.
Harekât-ı Harbiye-i Takibe Mezun Harb Muhabirleri Hakkında Talimatname. İstanbul: Matbaa-i Askeriye-Süleymaniye, 1330.
Kalemli, Hüseyin. “Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devleti’nde Harp Muhabirliği, Fotoğrafçılığı ve Sinematografçılık”. Türkiyat Mecmuası. 2018, C. 28/2; 67-109.
Türk Savaş Muhabirlerinin Kaleminden Çanakkale Savaşları. Haz. Eda Karataş ve Didem İlkem Cumalı, İstanbul: Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını, 2021.
Osmanlı Belgelerinde Birinci Dünya Harbi. C.II, İstanbul: TC. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayını, 2013.
Sansür Talimatnamesi. İstanbul: Matbaa-i Askerîye-Süleymaniye, 1330.
Sezer Feyzioğlu, Hamiyet ve Selda Kaya Kılıç. “Çanakkale Savaşlarına Şahit Olan Yabancı ve Türk Gazeteciler”. On Beşinci Askerî Tarih Sempozyumu Bildirileri. 21-27 Mart 2015, Ankara: Genelkurmay Basım Evi, 2017.
Atıf
Karataş, Eda. “Türk Harp Muhabirleri”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, İstanbul: Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), 2024.
Eda Karataş, “Türk Harp Muhabirleri”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), İstanbul 2024.