SÜNGÜ
Mustafa Haki YAKAR
Süngü, 17. yüzyılda icat edilmiş olup ilk süngü örneği 1647 yılında tespit edilmiştir. Süngü, tüfeğin ucuna takılan ve tüfeğe mızrak özelliği kazandıran çok yönlü bir silahtır. İlk kullanılan süngülere geçme ya da tapa süngü denmiştir. Askerler muharebe karmaşasında yanlarındaki bıçak, kısa kılıç ya da kama gibi silahlarını uzun tüfeklerinin namlularına takarak ellerindeki silahları bir nevi mızrağa dönüştürmüşlerdir. Geçme süngü kuvvetle muhtemel bu eylemden doğmuş bir fikirdir. Ancak geçme süngünün bu haliyle ateş zafiyeti oluşturması yaygın bir şekilde kullanılmasını da engellemiştir. 1680’lerde ise tarih sahnesine soket tipi süngü çıkmıştır. Böylece süngü tarih sahnesinde yerini tartışmasız şekilde almıştır. Soket süngü, tüfek namlusunun yanına bir bilezik ya da halka yardımıyla takılıyor ve bu sayede tüfeğin ateş etmesine de herhangi bir engel teşkil etmiyordu.
Süngünün ortaya çıktığı dönemde Avrupa’daki ordular dört temel askeri birimden oluşuyordu; mızraklı, tüfekli, süvari ve topçu. Mızraklı askerler yanaşık düzen askerleri olduğundan topçu birimlere karşı tek başlarına savunmasız askerlerdir. Tüfekli askerler de tek başlarına süvarilerin hızlı cereyan eden saldırılarına karşı savunmasız kalırlar. Süvariler de mızraklı piyadelere karşı savunmasızdırlar. Son olarak topçu sınıfı ise en ağır askeri birim olduğu için muharebede savunmaya en muhtaç olan birimdir. Mezkûr dört birimin her biri birbirlerini korur ve yeri geldiğinde birbirlerinin açıklarını kapatır.
Türk dilinde süngü kelimesine ilk olarak Orhun Abideleri’nde rast gelmekteyiz. Orhun Abideleri’nde süngü kelimesi mızrak olarak kullanılmıştır. İslam öncesi Türk tarihinden beri kullanılmış olan sünüg/süngü, mızrak demek olsa da başka birçok kelimeler de mızrak anlamında kullanılmıştır. Cıda, gönder, kargı, harbe, niza ve sıta bu kullanımlardan bazılarıdır. Aynı silahı bu derece fazla isimle anlamlandırmak hem karışıklık hem de bir zenginlik belirtisidir. Orhun Abideleri, Dede Korkut Hikâyeleri, Divan-ı Lügat-it Türk ve Kutadgu Bilig bu kelimelerin geçtiği en önemli eserlerdendir. Süngü ile dövüşmeye de süngüşmek dendiği ilk defa Orhun Abideleri’nde görülmektedir.
Modern dönemde Türkçe’de süngü kelimesi bugün bildiğimiz bayonet kelimesinin karşılığı olarak kullanılmaya başlanmıştır. İlk defa Avrupa’da kullanılan bayonet’in fiiliyatta mızrak olarak kullanılması Osmanlı’da da mezkûr silaha süngü denmesine neden olmuş olabilir. Osmanlı’da bugün bizim bildiğimiz süngülü tüfeklere çok defa harbeli tüfek de denmiştir. İlk defa bildiğimiz manada süngü kullanımını neferler için yazılmış Hüsrev Paşa Koleksiyonunda bulunan Süngü Talimnamesi’nde görmekteyiz. Ancak aynı dönemin başka kaynaklarında süngülü tüfeklerden bahsedilirken hala harbeli tüfek tabiri kullanılmaya devam ediliyordu. Ayrıca aynı dönemde bazı kaynaklarda süngünün hala mızrağı işaret eden anlamıyla kullanımını da görmekteyiz. Görünen o ki askerî sınıfta süngü tabirinin kullanımı yavaş yavaş yerleşirken askerlik ile alakası az olan kişiler süngüyü eskisi gibi yani mızrak olarak kullanmaya devam etmişlerdir.
Osmanlı’da yazılmış ya da matbaada baskısı yapılmış toplam altı süngü talimnamesi bulunmuştur. İlk talimname Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi Hüsrev Paşa Koleksiyonu’nda bulunmaktadır. Bu talimnamenin müellifi belirsizdir ve muhtemelen İtalyanca ya da Fransızca bir süngü talimnamesinden tercüme edilmiştir. Talimname sıraları kronolojik olarak takip edildiğinde ikinci talimname müellifi belirsiz olan ve 1909 yılında basılan Piyadeye Mahsus Süngü veya Kasaturalı Tüfenkle Mübareze Talimnamesi ismini taşımaktadır. Üçüncü talimname yazma eserdir, anonimdir ve adı Piyadeye Mahsus Süngü Mübarezesi Talimnamesi’dir. Dördüncü talimname 1910 yılında basılmıştır. Yazarı Ömer Fevzi Bey’dir ve endaht muhtırasına ilişkin eserin ikinci bölümünü oluşturmaktadır. 1912 tarihli olan beşinci talimnamenin yazarı mülazım-ı evvel Fuad tarafından yazılmıştır ve talimnamenin adı Süngü Mübarezesi’dir. Son talimname ise 1914 yılında basılmış olup yazarı Yüzbaşı Mahmud Behçet’tir. Talimnamenin adı Süngü ile Mübarezenin İzahı ve Usul-i Talim ve Terbiyesine Aid Program’dır.
Hüsrev Paşa Koleksiyonu’nda tespit edilen Anonim Süngü Talimnamesi rika hat ile yazılmış olup toplam on dört yaprak ve otuz sayfa yazıdan oluşmaktadır. II. Mahmud dönemine ait talimname Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu için yazılmış olmalıdır. Ancak mezkûr talimnamenin ne derece icra edildiği hakkında bir bilgiye rastlanamamıştır. Diğer talimnameler ise Osmanlı’nın son döneminde yazılmıştır ve aralarında benzerlikler bulunmaktadır.
Tablo 1. Terminoloji Olarak Birbirlerine Benzer Olan Talimnamelerin Talim Sıralaması
Piyadeye Mahsus Süngü veya Kasaturalı Tüfenkle Mübareze Talimnamesi ve Ömer Fevzi’nin Kasatura, Süngü, Dipçik ile Mübareze kitapları | Mülazım-ı evvel Fuad’ın Süngü Mübarezesi kitabı | Mahmud Behçet’in Süngü ile Mübarezenin İzahı ve Usul-i Talim ve Terbiyesine Aid Program kitabı | |
Hazırlık Talimleri/ İptidaî Talimler | Vaziyet Almak | Vaziyet Almak | Vaziyet Almak |
Adım Harekâtı | Adım Harekâtı | Adım Harekâtı | |
Dürtüş ve Siperler | Dürtüş ve siperler | Dürtüş ve Siperler | |
Adım harekâtıyla birlikte dürtüş ve siperler | Adım harekâtıyla birlikte dürtüş ve siperler | ||
Bunlara karşı adım harekatıyla birlikte hakiki taarruz ve siperler | Mukabil hamle ve bunlara karşı Siperler | Bunlara mukabil adım harekatıyla birlikte hakiki taarruz ve siperler | |
Gösterişler | Gösteriş | Gösteriş | |
Vuruşlar | Çarpma | Vuruş ve Dayanmalar | |
– | Ters Siperler | Ters Siperler | |
Hakikî Mübareze ya da Serbest Mübareze / Mübareze Talimleri | Hakiki Mübareze ya da Serbest Mübareze | Mübareze Talimleri | Hakiki Mübareze ya da Serbest Mübareze |
Süngü, modern dönemin talimli askerlerinin ana silahlarından biri olmuştur. Süngü talimi de kabaca ikiye ayrılır. Birincisi somut olarak askerlerin süngülü tüfeği düello (mübareze) sırasında nasıl kullanacağını bilmesidir. İkinci husus ise askerlerin zihnen ortak bir paydada birleştirilmesine yardımcı olmasıdır. Talimin birincil amacı silahın kullanımını öğrenmek ikincil amacı ise disiplin için düzeni sağlayacak asgari birliği oluşturmaktır. Çünkü askerler öncelikle kullandıkları silahları yaşayabilecekleri en zor şartlar altında kullanmaya öğrenmek zorundadırlar. Bu öğrenme sürecine paralel ilerleyen eğitim ise askerin denetimini subayların idaresine vermekteydi.
Çanakkale Cephesi, siper savaşlarının egemen olduğu, sürekli taarruzların ve karşı taarruzların yapıldığı bir cephe olmuştur. Siperler arasındaki mesafe zamanla kısalmış, bu da askerlerin yakın dövüşlere girmelerine neden olmuştur. Uzun menzilli tüfek atışlarının yerini, yakın mesafelerde süngü kullanımı almıştır. Süngü, bir yandan düşman siperlerine saldırırken, diğer yandan savunma yapmak için de etkili bir araç haline gelmiştir. Süngü, her iki tarafın yakın dövüşte en çok başvurduğu silah olmuştur.
Bu dönemde, Osmanlı Devleti’ne ait İmâlât-ı Harbîye Fabrikaları, savaş malzemelerinin üretiminde önemli bir rol oynamıştır. Tüfek Fabrikası ise, özellikle süngülerin üretimi ve tamiratı konusunda faaliyette bulunmuştur. Günde 500 adet süngü ve kasatura üretilmiş, ayrıca 1.135 adet süngü tamiri yapılmıştır. Bu üretim, askerlerin savaş boyunca etkin şekilde silahlarını kullanabilmesini sağlamış ve savaşın seyrini etkilemiş olan önemli bir lojistik destek sunmuştur.
Çanakkale Cephesi’nde Türk askerinin süngü hücumlarına dair önemli örneklerden biri, 25 Nisan günü Mustafa Kemal Bey’in Conkbayırı’nda Türk askerine vermiş olduğu “Cephaneniz yoksa süngünüz var” emri olmuştur. Mustafa Kemal, 25 Nisan sabahının erken saatlerinden itibaren birliklerini harekete hazır bir hale getirerek çıkarma hakkında detaylı bilgi almaya çalışmıştır. Nitekim kolordudan kesin bir emir almaksızın harekete geçme kararı vermiş ve 57’nci Alay ile bir dağ bataryasını yanına alarak Kocaçimen istikametine yürüyüşe başlamıştır. Kocaçimen sırtlarına gelindiğinde birliklerine 10 dakikalık bir istirahat verip Abdalbayırı-Conkbayırı istikametine gelmelerini söylemiştir. Kendisi de yanına yaverini alarak durumu yakından görmek üzere Conkbayırı’na doğru yol almış; bu esnada düşmanın çıkarma teşebbüsüne karşı koyan 27’nci Alay’a ait gözetleme postasının bazı askerlerinin Düztepe bölgesinden Kocaçimen’e doğru kaçıştıklarını görmüştür. Bizzat bu askerlerin önüne geçerek onları durdurmuş ve mevzi almalarını sağlamıştır.
“– Niçin kaçıyorsunuz, dedim.
– Efendim, düşman, dediler
– Nerede, dedim.
– İşte! Diye 261 Rakımlı tepeyi gösterdiler.
– Düşmandan kaçılmaz, dedim.
– Cephanemiz kalmadı, dediler.
– Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim ve bağırarak süngü taktırdım ve yere yatırdım.”
Mustafa Kemal’in Türk askerine vermiş olduğu bu emir, Çanakkale Cephesi’nin en önemli anı olarak değerlendirilmiştir. 57’nci Alay birliklerinin kısa sürede Conkbayırı-Kocaçimen hattının güvenliğini sağlamış olması ve yarımadanın en yüksek tepesi olan Kocaçimen’in elde tutulması sayesinde neredeyse tahliyenin yapıldığı 19/20 Aralık 1915 gecesine kadar Türk birliklerinin elinde kalmıştır.
19’uncu Tümen Komutanı Mustafa Kemal Bey tarafından 2 Mayıs 1915 tarihinde Türk piyade askerine süngü hücumuna geçmesi konusunda yine bir emir verilmiştir.
“Her kıt’a ’azm-i kat’î ile yürümeli hücûm mesâfesine yaklaşınca süngü takacak ve süngü tak işareti üzerine istinâd ve ihtiyâtlarla bilâ-kayd ve şart ve telefâta bakmayarak yanaşacak ve ’umûm borazan ve trampetlerin [hücûm] işaretleriyle ve nusret-i ilâhî’ye istimdâd ederek herkes düşman mevzi’ne atılacaktır.”
Çanakkale Cephesi’nde süngünün simge haline geldiği bir başka muharebesi ise Conkbayırı Muharebeleri olmuştur. 10 Ağustos 1915’te Conkbayırı’nda Türk askerinin süngü hücumu ile kazanmış olduğu zafer, bir nevi cephenin sonucu belirlemiştir.
İngilizlerin “Anzak Planı” diye isimlendirdikleri Arıburnu-Anafartalar taarruzunun ağırlık merkezi, Arıburnu üssünden Conkbayırı-Kocaçimen hattına yöneltilen kuşatıcı taarruz hareketi planlanmıştı. İtilaf Kuvvetleri, Kanlısırt Muharebeleri ile birlikte eş zamanlı olarak Arıburnu kuzeyinden harekete geçip iki taarruz koluna ayrılacaktı. Sağ taarruz kolu Şahinsırtı üzerinden Conkbayırına saldırırken, sol taarruz kolu ise kendi içinde ikiye ayrılarak Kocaçimen Tepe ve Besim Tepe’yi zapt edecekti. İtilaf Kuvvetleri Kocaçimen Tepe ve Conkbayırı hattında hedefine ulaşıldıktan sonra ise Anafartalar bölgesindeki müttefik kuvvetler ile birleşecekti.
İtilaf Kuvvetlerinin yaptığı bu beklenmedik taarruz, 19’uncu Tümen komutanı Albay Mustafa Kemal tarafından fark edilmişti. Mustafa Kemal, durumun ciddiyetini kavrayarak düşmanın bir an önce Conkbayırı’ndan atılması gerektiğine kanaat getirdi. Türk birlikleri günlerdir süren muharebe dolayısıyla fazlaca zayiat verip bitap düşse de Mustafa Kemal sabaha karşı yapılacak topyekûn bir taarruz ile birlikte düşmanın Conkbayırı’ndan bertaraf edileceği konusunda emindi.
10 Ağustos 1915 günü saat 04.30’u gösterirken Türk birlikleri saldırı düzeni almıştır. Mustafa Kemal bu noktada askerlerine “Askerler! Karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvelâ ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız.” diye emir vermiştir. Mustafa Kemal’in kırbaç sesiyle birlikte Conkbayırı bölgesi adeta bir cehenneme dönmüştür. Boğaz boğaza gelinen süngü muharebesinde, Türk askerleri kısa sürede düşman siperlerine girmeyi başarmış ve taarruzun sağ kanadını oluşturan 23’üncü ve 24’üncü Alaylar Conkbayırı’nı İtilaf Kuvvetlerinden temizlemiştir. Geri çekilmeye başlayan düşman kuvvetlerinin peşini bırakmayan 23’üncü ve 24’üncü Alaylar, General Baldwin komutasındaki İngiliz tugayına ağır zayiat verdirmiştir.
Bahsedilen örneklerde de görüldüğü gibi Çanakkale Cephesi, Türk askerinin süngü kullanımı ve cesaretinin simgelerinden biri haline gelmiştir. Süngü hücumları savaşın en önemli ve etkili stratejilerinden biri olmuştur.
Kaynakça
BOA (Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi)
Abdülhak Molla. Tarih-i Liva: Sultan II. Mahmud Portresinden Farklı Bir Kesit. Haz. Mehmet Yıldız. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2013.
Atatürk, Mustafa Kemal. Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe. Haz. Uluğ İğdemir. Ankara: TTK Yayınları, 1990.
Bröckling, Ulrich. Disiplin: Askeri İtaat Üretiminin Sosyolojisi ve Tarihi. Çev. Veysel Atayman, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2008.
Erickson, Edward. J.. Gelibolu Osmanlı Harekâtı. Çev. Orhan Düz, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2015.
Fuad. Süngü Mübarezesi. İstanbul: Kader Matbaası, 1912.
Genç, Reşat. “Süngü”. Türk Ansiklopedisi. C.XXX, Ankara: MEB, 1981.
Jörgensen, Christer, Michael Pavkovic, Rob Rice,S, Frederick Schneid ve Chris Scott. Dünya Savaş Tarihi: Erken Modern Çağ 1500-1763. Çev. Özgür Kolçak, İstanbul: Timaş Yayınları, 2011.
Mahmud Behçet. Süngü ile Mübarezenin İzahı ve Usul-i Talim ve Terbiyesine Aid Program. İstanbul: Yeni Turan Matbaası, 1914.
Osmanlı Askerlik Literatürü Tarihi. Haz. Ekmelleddin İhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bekar ve Gülcan Gündüz. C.II, İstanbul: IRCICA, 2004.
Ömer Fevzi. Endaht Muhtırası. İstanbul: Mekteb-i Harbiye Matbaası, 1910.
Piyadeye Mahsus Süngü veya Kasaturalı Tüfenkle Mübareze Talimnamesi. İstanbul: Matbaa-ı Askeriye, 1909.
Sunar, Mehmet Mert. Arş İleri: Asâkir-i Mansure Ordusunda Teşkilat, Talim ve Talimnameler. İstanbul: Metamorfoz Yayıncılık, 2016.
Süngü Talimnamesi. Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi. D. No: 777
Ünaydın, Ruşen Eşref. Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal ile Mülakat. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayını, 2001.
Yakar, Mustafa Haki. “Osmanlı Devleti’nde Süngü ve Süngü Talimnameleri”. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Milli Savunma Üniversitesi, Atatürk Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, İstanbul 2022.
Zengin, Ersoy. “İmalat-ı Harbiye”. Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, İstanbul: Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), 2022.
Atıf
Yakar, Mustafa Haki. “Süngü”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, İstanbul: Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), 2024.
Mustafa Haki Yakar, “Süngü”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), İstanbul 2024.