SULTAN V. MEHMED REŞAD
Erhan BEKTAŞ
Sultan Abdülmecid’in erkek evlatları arasında yaş sırasına göre üçüncü çocuğu olan Şehzade Reşad, 2 Kasım 1844 tarihinde İstanbul’da Çırağan Sarayı’nda dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlarda annesi Gülcemal Kadınefendi’yi kaybeden Şehzade Reşad’ı Servetseza Kadınefendi büyütmüştür.
Şehzadeliği boyunca oldukça rahat bir hayat sürüp tahsil ve terbiyesine itina gösterilmiş, piyanoyu Madam Livadari’den, hüsn-i hattı Kazasker Tosyalı Mustafa İzzettin Efendi’den öğrenmiştir. Ayrıca Doğu kültürüyle birlikte Farsçayı merak ettiğinden konuşma ve yazma düzeyinde Farsça öğrendiği rivayet olunmaktadır. Ağabeyi II. Abdülhamid tahta çıktığında veliaht ilan edilen Reşad, Dolmabahçe Sarayı’nda münzevi bir şekilde hayatını sürdürmek zorunda bırakılmıştır. Sultan II. Abdülhamid döneminde Yıldız Sarayı’na ulaşan çok sayıda jurnalden, veliahtlığı döneminde Reşad Efendi’nin tahta geçirilmesi için bir takım teşebbüslerde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Hayatının 33 yıl gibi büyük bir bölümünü şehzade olarak geçiren Reşad, 27 Nisan 1909 tarihinde selefi Sultan II. Abdülhamid’in hal’inden sonra 35. Osmanlı Sultanı olarak tahta çıkmıştır. Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girişi ve isyanı bastırmasının fetih olarak görülmesi düşüncesiyle Sultan Reşad, hem İstanbul’un ikinci fatihi olarak anılması hem de Sultan II. Mehmed’i akıllara getirmesi için V. Mehmed unvanıyla tahta çıkarılmıştır. Eyüp’te Mevlevi Şeyhi Çelebi Abdülhalim Efendi tarafından kılıç kuşatılan Sultan Mehmed Reşad, Meclis-i Umumi’de şeriata ve Kanun-i Esasiye bağlı kalacağına dair yemin ederek tahta çıktığında 65 yaşındaydı. Sultanın yaklaşık 9 yıl süren hükümdarlığı süresince pek çok hükümet değişikliğinin yaşandığı istikrarsız bir dönem yaşanmıştır. Sultan Mehmed Reşad, seleflerinden farklı olarak, sadrazam ve Şeyhülislam’ı atama yetkisi bulunsa da kabinede bulunacak nazırları atama yetkisine sahip olmamıştır. Sultan Reşad, kendisine ayrılacak ödenek ve uluslararası anlaşmaların onaylanması gibi konularda yetkileri alınmış sembolik bir sultandı.
Sultan V. Reşad 1909 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti desteğiyle tahta çıktığında devlet meseleleri üzerinde çok az kontrolü vardı ve yürürlüğe konulan Kanun-i Esasi gereğince de ülke yönetimine dair konuları genellikle İttihat ve Terakki’nin egemen olduğu hükümetlere bırakmıştır. Sultan V. Reşad’ın tahtta bulunduğu süre içeresinde, ülke içinde ve dışında Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecini hızlandıran bir takım olumsuz gelişmeler yaşanmıştır. Bu dönemde, Trablusgarp Savaşı ile Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki son toprak parçası kaybedilmiş, özellikle Rumeli topraklarında gelişen milliyetçilik hareketlerinin etkisiyle Balkan Savaşları çıkmış, daha sonra da Birinci Dünya Savaşı başlamış ve tarihin en büyük direnişlerinden biri olan Çanakkale Savaşı yaşanmıştır. Bu büyük çatışmalar ve savaşlar neticesinde büyük toprak kayıpları yaşanmış ve imparatorluğun sınırları küçülmüştür. Bu dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nda toprak kayıplarını tetikleyen unsurlar arasında emperyalist güçlerin yanı sıra milliyetçilik fikrinin iç isyanların itici gücünü oluşturması yer almıştır.
Sultan Reşad’ın tahta çıkışından bir sene sonra (1 Nisan 1910) Arnavut milliyetçileri arasında Osmanlı’ya karşı başlayan isyan sonucunda Mahmut Şevket Paşa Arnavutluk seferine gönderilmiş ve isyan kanlı bir şekilde bastırılmıştır. İttihat ve Terakki bu sert askerî müdahale neticesinde Arnavutluk halkının gönlünü almak için harekâttan yaklaşık iki ay sonra Sultan Reşad’ın Rumeli gezisini tertip etmişlerdir. 5 Haziran 1911 günü Barbaros Hayreddin Zırhlısı ve küçük bir filo eşliğinde Marmara Denizi’nden başlayan Rumeli Seyahat-i Hümayunu’nun rotası Çanakkale, Selanik, Üsküp, Priştine, Kosova, Arnavutluk ve sonra tekrar Selanik şeklinde planlanmıştır. Seyahat esnasında 1. Veliaht Yusuf İzzettin Efendi, 2. Veliaht Vahideddin Efendi, 3. Veliaht Selahaddin Efendi, sultanın oğulları Ziyaeddin ve Hilmi Efendilerin yanı sıra, Sadrazam Hakkı Paşa, Harbiye Nazırı Ferik Mahmud Şevket Paşa ve Bahriye Nazırı Müşir Mahmud Muhtar Paşa gibi bazı devlet adamları da padişahın yanında hazır bulunmuşlardır.
Sultan ve beraberindekiler 7 Haziran günü Selanik’e ulaşmış ve Sultan Selanik’te geçirdiği süre boyunca medrese, tekke, hastane, yetimhane gibi çeşitli kurumlara ziyaretler gerçekleştirip bağışlarda bulunmuştur. 11 Haziran günü Üsküp’e geçen Sultan, burada kabul ettiği heyetlere bu zor zamanlarda bir arada olunmasına yönelik tavsiyelerde bulunmuş ve seyahatin önemine dair bastırılan paralar halka dağıtılmıştır. 15 Haziran’da Üsküp’ten Priştine’ye ve oradan Arnavutluk’ geçilmiştir. Kosova sahrasında yaklaşık 100.000 kişilik bir cemaatle Cuma namazı kılınıp birlik ve beraberliğin önemine dair konuşmalar yapılmıştır. Sultan burada kan davalarını bitirmek ve ihtiyaç sahiplerine, hayır kurumlarına ve ilmî müesseselere verilmek üzere 36.000 lira ihsanda bulunmuştur. 17 Haziran’da Priştine’den Selanik’e ve buradan 20 Haziran günü Manastır’a hareket eden Sultan Reşad, 24 Haziran günü İstanbul’a dönmüştür.
Sultan V. Reşad, bu ziyareti sırasında Selanik’teki Alâtini Köşkü’ne hapsedilen ağabeyi II. Abdülhamid’i Başkâtip Halid Ziya ve 2. Ordu Müfettişi Hâdi Paşa aracılığıyla ziyaret ettirmiş ve ağabeyine seyahatinin sebebini anlatan sözler sarf ettirerek kendisini ziyaret edememesinden dolayı muğber olmamasını rica etmiştir. II. Abdülhamid, Sultan Reşad’ın bu sözlerine karşılık kendisine teşekkür ederek seyahatin hayırlara vesile olması temennisinde bulunmuştur. Bu seyahat vesilesiyle Rumeli topraklarında olumlu bir etki yaratılmışsa da Rumeli’de sıkıntılar kısa süre sonra tekrar başlamış ve Balkan milletlerinin ayrılıkçı eğilimleri ileride Balkan Harplerine sebebiyet vermiştir.
Sultan V. Reşad’ın tahtta bulunduğu zaman diliminde meydana gelen en önemli hadiselerden biri Kuzey Afrika’daki son toprak parçasının kaybedildiği Trablusgarp Savaşı’dır. Avrupalı sömürge devletleri tarafından paylaşılan Kuzey Afrika toprakları, İtalya’yı Osmanlı egemenliğinde bulunan Trablusgarp’a yönlendirmiştir. Buna karşılık olası bir İtalyan işgaline yönelik tedbirler alan Osmanlı, Trablusgarp’taki askerî birliklerini artırmış, bölgedeki askerî teçhizatın çoğaltmış, bölge halkına savunma konusunda eğitim vermiştir. Ancak, Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa ve Hükümet Reisi Hakkı Paşa’nın Trablus’taki askerî garnizonu kaldırıp Yemen’e sevk etmesi ve Trablus’taki mühimmatın İstanbul’a getirilmesi gibi taktiksel hatalar sebebiyle Osmanlı Ordusu Trablusgarp’ın işgalini önleyememiştir. İtalyanlar, 29 Eylül 1911 tarihinde Trablus ve Bingazi’de Osmanlı’ya karşı savaş ilan etmiştir. Osmanlı Devleti, işgale karşı Senusilerin çabalarıyla ahaliyi bir araya getirip direnmeye teşvik etmiş ve Mustafa Kemal, Enver ve Ali Fethi Beyler gibi tecrübeli ve gönüllü subaylar bölgedeki direniş için İstanbul’dan Trablusgarp’a gitmiştir.
Savaşı bölge dışına yayıp Osmanlı Hükümeti’ni zor durumda bırakmayı amaçlayan İtalyan kuvvetleri; Ege, Suriye ve Kızıldeniz kıyılarına saldırmış ve Çanakkale’ye kadar gelip Boğaz’ı topa tutmuş ve İstanbul’u tehdit altında bırakmıştır. İç siyasette de değişikliklere yol açan bu durum kabinede büyük değişikliklere yol açmış ve orduya düzen vermesi için asker kökenli Gazi Muhtar Paşa sadarete getirilmiştir. Ancak, Balkanlarda patlak veren harbin yardımıyla savaşı geniş bir alana yayan İtalyanlar başarıya ulaşmış ve 1912 senesinde imzalanan Uşi Antlaşması ile Osmanlı’nın Trablusgarp üzerindeki hâkimiyeti sona ermiştir.
Osmanlı Devleti 3 Temmuz 1910’da çıkardığı Kiliseler ve Mektepler Kanunu ile Balkanlarda sağladığı barış ortamı Trablusgarp Savaşı’nı kaybetmesiyle kritik bir dönemece girmiştir. Balkan Savaşları’na giden bu süreçte Trablusgarp ve Bingazi’nin kaybedilmesi Rumeli halkına büyük bir cesaret vermiş ve Balkan milletleri arasında gizli bir ittifak kurulmasına zemin hazırlamıştı. Osmanlı Devleti’ne karşı kurulan ittifakta yer alan Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ, Makedonya’yı kendi topraklarına katmak için talep ettikleri ıslahatları reddeden Osmanlı Devleti’ne karşı Rus İmparatorluğu’nun yardımıyla savaş açmıştı. Yaklaşık yedi ay süren Birinci Balkan Harbi (8 Ekim 1912-30 Mayıs 1913) sonunda Osmanlı İmparatorluğu, askerî yetersizlikleri ve yolların fizikî durumunun elverişsizliği nedeniyle Balkan topraklarının büyük bölümünün ve Ege Adaları’nın elden çıktığı ağır bir yenilgi yaşamıştır.
Birinci Balkan Savaşı’nda Osmanlı’dan kazandıkları toprakları aralarında paylaşamayan Balkan devletleri arasında II. Balkan Harbi patlak vermiştir. Balkan devletlerinin kendi aralarında çıkan savaşı fırsata dönüştürmek isteyen İttihat ve Terakki, yaklaşık dört ay boyunca Bulgar işgalinde kalan Edirne’nin tekrar Osmanlı topraklarına katılmasını sağlamıştır.
Sultan V. Reşad döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası arasında yaşanan iktidar mücadelesi, askerî isyan ve Bâb-ı Âli Baskını, Balkan Savaşları’nda yaşanacak hezimetin arka planının oluşturmuştur. Meşrutiyetin ilanından itibaren ordunun siyasetle olan ilişkisinin giderek artması ve ordu içinde alaylı-mektepli gibi ayrışmaların başlaması, çoğunluğunu muhalif askerlerin oluşturduğu Halâskâr Zâbitân hareketinin doğmasına sebep olmuştur. Hürriyet ve İtilaf Fırkasının bir uzantısı olan ve Prens Sabahattin Bey ve Nâzım Paşa ile sıkı bir ilişki içerisinde olan Halâskâr Zâbitân hareketi kısa bir süre içinde çok sayıda asker ve sivil taraftar bulmuş ve 1912 seçimlerinden sonra faaliyetleriyle daha görünür hale gelmiştir. 1912 yılında yapılan seçimde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bazı yerlerde ordu mensuplarını kullanarak seçime müdahale etmesi, Halaskâr Grubu’nun kurulmasını meşru çerçeveye oturtan en önemli gelişmelerden biri olmuştur. Sopalı seçim olarak anılan 1912 seçimleri sonunda kurulan Meclisin meşruluğuna inanmayan Halâskâr Zâbitân Grubu, büyük çoğunluğunu İttihatçıların oluşturduğu Meclis-i Mebusan’ın feshedilmesini amaçlıyordu. Halaskâr Zabitan Grubu, ülkeyi kargaşaya sürüklediklerine inandıkları İttihat Terakki’yi yönetimden uzaklaştırıp ordunun siyasetten çekilmesi için çaba sarf etmiştir.
Halâskâr Zâbitân Grubu, Manastır’da çıkan isyanı kendi amaçlarına ulaşmak için askerî bir ihtilale dönüştürmeye çalışmış ve neticede İttihatçı gördükleri Sait Paşa Hükümeti’nin istifa etmesini sağlamışlardır. Yaşanan olaylar neticesinde tarafsız olduğu düşünülen Gazi Muhtar Paşa, Sultan V. Reşad tarafından sadrazamlığa getirilmiş ve Halaskârların hükümette yer almasını istediği Nâzım Paşa, bu kabine içinde Harbiye Nazırı olarak görev almıştır. Ordunun dış tehlikeler için hazırlanmasını ve iç siyasî olaylara bulaşmasını istemeyen Halaskar Zabitan Grubu, İttihat Terakki Cemiyeti’ni iktidardan düşürmeyi başardıklarında sözlerinde durarak içlerinden kimsenin hükümette görev almasına izin vermemişlerdir.
Halâskâr Zâbitân Grubu, 25 Temmuz 1912’de meşru ve meşrutî bir siyasî kuruluş oldukları izlenimini vermek için programlarını ve beyannamelerini neşretmişlerdir. Bu beyannamede ordunun siyasetten uzak durmasını, yasaya aykırı olarak gerçekleştiğini düşündükleri 1912 seçimlerinden dolayı Meclisin feshedilmesini ve Kâmil Paşa yönetiminde yeni bir hükümetin kurulmasını talep etmişlerdir. Ancak Sultan V. Reşad, Halâskâr Zâbitân Grubu’na, isteklerinin Kanun-i Esasi’ye aykırı olduğu ve ordunun aslî görevinin vatanın korunması olması gerektiğine dair karşı bir beyannameyle cevap vermiştir.
Balkan Savaşı’ndaki yenilgi nedeniyle bütün Balkan hattı elden çıkınca Gazi Ahmed Muhtar Paşa kabinesinin 29 Ekim 1912’de istifasını alan Sultan V. Reşad yerine Kıbrıslı Kâmil Paşa’yı Sadaret makamına getirmiştir. Fakat İttihatçılar tarafından 23 Ocak 1913’te kanlı bir darbe ile (Bab-ı Âli Baskını) Harbiye Nazırı Nâzım Paşa öldürülmüş, Kâmil Paşa silah zoruyla istifa ettirilmiş ve yerine İttihatçılar, Mahmut Şevket Paşa’yı sadarete getirmişlerdir. Mahmut Şevket Paşa kabinesi ise Londra Antlaşması ile neredeyse bütün Balkanları kaybetmeyi kabul etmiştir. Balkan yenilgisi sonrası artan muhalefet hareketleri sonucunda Mahmut Şevket Paşa, suikast sonucu öldürülmüştür. Akabinde Sultan V. Reşad, Prens Sait Halim Paşa’yı sadarete getirerek İttihat ve Terakki’ye hizmet edecek bir kabine oluşturmuştur. İttihat ve Terakki mensupları muhalefetin bir kısmını idam ettirmiş ve bir kısmını da sürgüne göndermişlerdir. Bunun üzerine 1918 senesine kadar ülkeyi yönetecek olan İttihat ve Terakki iktidarda tek söz sahibi olmuştur.
Talat, Enver ve Cemal Paşalar önderliğinde Almanya ile gizli ittifak kuran İttihat ve Terakki Cemiyeti, Sultan Reşad’ın haberi olmadan Osmanlı’yı savaşa dâhil etmiştir. Alman saflarında Birinci Dünya Savaşı’na (1914-1918) katılan Osmanlı İmparatorluğu aynı anda birden fazla cephede savaşmak mecburiyetinde bırakılmıştır. Savaşa giriş kararında bir etkisi olmayan Sultan Reşad, 14 Kasım 1914’te Cihad-ı Ekber ilan ederek tüm Müslümanların Osmanlı Devleti’nin yanında savaşa girmeleri çağrısında bulunmuştur. Savaşta Osmanlı, pek çok cephede mücadele ederken en önemli galibiyet, Çanakkale Cephesi’nde elde edilmiştir. Bu tarihî Çanakkale Zaferi’nden sonra hislerini bir gazelle ifade eden Sultan Reşad’ın gazeli çeşitli gazetelerde yayımlanmış ve marş olarak da bestelenmiştir. Sultan Reşad, Çanakkale Zaferi üzerine Şeyhülislâm Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi’nin fetvasıyla resmî olarak “Gazi” unvanı almıştır.
Birinci Dünya Savaşı esnasında V. Mehmed Reşad etkin bir padişah olmamış ve dönemin baskın İttihatçı kadrolarının gölgesi altında hükümdarlık vazifesini yürütmüştür. İttihatçı kadroların kararıyla savaşa sokulan Osmanlı İmparatorluğu’nda, Sultan Reşad’a düşen görev; cihat ilan edip İslam aleminin desteğini kazanmaktır. Savaş esnasında perde arkasında kalan Sultan Reşad, savaşın yönetimi sürecine büyük ölçüde müdahil olmamıştır.
Sultan V. Reşad Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru henüz Cihan Harbi’nin sonuçlarını görmemişken ileri yaşından kaynaklı sağlık sorunları ile böbrek taşı ve şeker hastalığı gibi sağlık sorunlarından dolayı 3 Temmuz 1918 Çarşamba günü 74 yaşında iken vefat etmiştir. Cenazesi Yıldız Sarayı’ndan Topkapı Sarayı’na nakledilerek teçhiz edilmiş ve cenaze namazını Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi kıldırmıştır. Hayattayken kendisi için Mimar Kemaleddin Bey’e Eyüp’te yaptırdığı Sultan Reşad Türbesi’ne defnedilmiştir.
Kaynakça
Ahmad, Feroz. İttihad ve Terakki: 1908-1914. Çev. Nuran Ülken, İstanbul, 1971.
Akgündüz, Murat. “Mevleviler ve Sultanlar”. Uluslararası Mevlâna ve Mevlevîlik Sempozyumu. Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Şanlıurfa 2007.
Aksakal, Mustafa. “Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi?”. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010.
Cemal, Paşa. Hatıralar. Haz. Alpay Kabacalı, İstanbul: İş Bankası Yayınları, 2006.
Çelebi, Mevlüt. “Osmanlıcılığın İhya Girişimi: Sultan Reşad’ın Rumeli Seyahati”. Osmanlı, C.2, Ankara 1999, ss.527-531
Çelebi, Mevlüt. Sultan Reşad’ın Rumeli Seyahati. İzmir: Akademi Kitabevi, 1999.
Danişmend, İsmail Hami. Osmanlı Tarihi Kronolojisi. C.4. İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1972.
Demirel, Fatmagül. Son Ziyaretler Son Ziyafetler. İstanbul: Doğan Kitap, 2007.
Dündar, Fuat. İttihat ve Terakki’nin Müslümanları İskân Politikası. İstanbul: İletişim Yayınları, 2002.
Ebü’l-Hüda Muhammed b. Hasan Vadi b. Ali Sayyadi. Daiyü’r-reşad li sebili’l-ittihad ve’l-inkıyad. Tercüme Kudsizade Abdülkadir, İstanbul: Matbaa-i Âmire, 1328.
Enfel, Doğan ve Fatih Tığlı. “Sultan V. Mehmed Reşad’ın Çanakkale Gazeli ve Bu Gazele Yazılan Tahmisler.” İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C.33, İstanbul, 2005.
Hanioğlu, M. Şükrü. “Gözlemci Derviş: Sultan V. Mehmed Reşad ve II. Meşrutiyet Dönemi”. Sultan V. Mehmed Reşad ve Dönemi I. İstanbul: Milli Saraylar Yayınları; 82-104.
Karataş, Üzeyir. “Sultan V. Mehmed Reşad’ın Çanakkale Gazeli ve Bu Gazele Yazılan Tahmisler”. Milli Saraylar Belgeler I, İstanbul, 2007.
Kemahi, İbrahim Hakkı. Şems’ül-irşâd li Sultan Reşad. İstanbul: Dersaadet, 1329.
Küçük, Cevdet. “Mehmed V”. İslam Ansiklopedisi.
Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul: Güven Basımevi, 1971.
Ölçer, Cüneyt. Sultan Mehmed Reşad ve Sultan Mehmed Vaheddin Dönemi Osmanlı Madeni Paraları. İstanbul: Yenilik Basımevi, 1987.
Önder, Mehmet. “Sultan Reşad ve Mevleviye”. Türk Yurdu. S.265, Şubat 1957.
Örik, Nahid Sırrı. “Sultan Reşad’a Dair”. Resimli Tarih Mecmuası. C.3, S.20, Haziran 1952.
Sakaoğlu, Necdet. “Mehmed V.”. Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, C.2. İstanbul, 1999.
Sakaoğlu, Necdet. Bu Mülkün Sultanları. İstanbul: Oğlak Yayınları, 1999.
Simavi, Lütfi. Sultan Mehmed Reşad Han’ın Sarayında Gördüklerim. C.3, Haz. Fatih Akyüz ve Fatih Tetik, Ankara: TBMM Basımevi, 2017.
Tetik, Fatih. İttihat Terakki Kıskacında Bir Sultan: V. Mehmed Reşad (1908-1918). İstanbul: Mostar, 2018.
Tetik, Fatih. Meşrutiyet Sarayı’nın Çelebi Padişahı Sultan V. Mehmed Reşad’ın Hayatı. Ankara: TBMM Basımevi, 2017.
Topuzlu, Cemil.80 Yıllık Hatıralarım. İstanbul: Topuzlu Yayınları, 2002.
Türkgeldi, Ali Fuat. Görüp İşittiklerim. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1987.
Uşaklıgil, Halit Ziya. Saray ve Ötesi Cilt I-III. İstanbul: Özgür Yayınları, 2012.
Ünüvar, Safiye. Bir Muallimenin Gözünden Sultan Reşad Sarayı. Haz. İbrahim Pazan İstanbul: Babıali Kültür Yayıncılığı, 2017
Yıldız, Gültekin. “Payitaht İstanbul’un Son Yüzyılı”. Antikçağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi, Siyaset ve Yönetim I.
Zürcher, Erik Jan. ”Şehzade Reşad’ın Haziran 1911’deki Makedonya Seyahati.” Savaş, Devrim ve Uluslaşma Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928). Çev. Ergun Aydınoğlu, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2005.
Atıf
Bektaş, Erhan. “Sultan V. Mehmed Reşad”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, İstanbul, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8-), 2023.
Erhan Bektaş, “Sultan V. Mehmed Reşad”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, İstanbul, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8-), 2023.
• Maddenin Dijital Nüshasını pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
DOI: https://doi.org/10.5281/zenodo.13750101