SÜLEYMAN NAZİF
ESMERAY KARATAŞ
Son dönem Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi’nin önemli şair, gazeteci ve mütefekkirlerinden biri olan Süleyman Nazif, 1869 yılının Ocak ayında Diyarbakır’da dünyaya gelmiştir. Akkoyunlu Türkleri’ne uzanan köklü ve seçkin bir aileye mensuptur. Kendisinden 300 yıl önce yaşamış büyük dedesi Mehmet Emiri Efendi ile 250 yıl önce yaşamış büyük dedesi İsmail Fami Efendi birer divan şairidir. Tarih kitapları da bulunan bilim ve devlet adamı olan babası Said Paşa’nın 1772-1808 yılları arasında yaşayan dedesi İbrahim Cehdi Efendi ve kendi adını taşıyan dedesi Süleyman Nazif de birer şairdir. Süleyman Nazif’in kardeşi şair Faik Ali Bey’in daha sonra Ozansoy soyadını alması, aileden gelen şairliği ifade etmesi bakımından manidardır.
Süleyman Nazif’in ilk yazı hayatı, 1893 yılında Diyarbakır Valisi Sırrı Paşa’nın Süleyman Nazif’i Vilayet İkinci Katipliği ile Vilayet Matbaası Müdürlüğüne ve Vilayet Gazetesi’nin başyazarlığına getirmesiyle başlamıştır. 1897’de sekiz ay kalacağı Paris’e gitmiştir ve orada Ahmed Rıza Bey’in çıkardığı Meşveret Gazetesi’nde istibdat yönetimi aleyhinde yazılar yazmıştır. Dönüşünde Bursa’da Vilayet Mektupçuluğu görevini yerine getirirken diğer yandan dedesinin adı olan İbrahim Cehdi imzasıyla şiirler yayınlamıştır. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet’in ilanı üzerine İstanbul’a gelen Süleyman Nazif, Ebuzziya Tevfik Bey ile birlikte Tasvir-i Efkar’ı çıkararak tam anlamıyla gazetecilik hayatına başlamıştır. 1909 ile 1914 yılları arasında Basra, Kastamonu, Trabzon, Musul ve Bağdat illerinde valilik görevleri olmuştur ancak son derece dürüst, kararlı kişiliği ve şair kimliği idareciliğin kaypak ve kaygan ortamı ile bir türlü bağdaşmamıştır. 1914’te İstanbul’a dönerek Hak Gazetesi’nin başyazarı olmuş ve daha sonra kendini tamamen yazarlığa vermiştir. 1918 yılında Cenap Şehabettin Bey ile çıkarmaya başladıkları Hadisat Gazetesi’nde sürekli yazmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasının ardından İstanbul’un işgal edilmesi üzerine yüksek bir heyecanla kaleme aldığı “Kara Bir Gün” isimli başyazısı 9 Şubat 1919 günkü Hadisat’ta siyah bir çerçeve içinde yayınlanmıştır. Bu yazıya çok sinirlenen Fransız işgal kumandanı Süleyman Nazif’i kurşuna dizdirmek istemiş ancak diğer yabancı kumandanlar buna engel olmuşlardır. Bunun üzerine Hadisat Gazetesi 18 gün kapatılmış, 27 Şubat 1919’da yeniden çıkmaya başlamıştır. Süleyman Nazif vatanın ve milletin savunulmasındaki ateşli yazılarına korkusuzca ve çekinmeden devam etmiştir. Bu konuda yazmakla yetinmemiş ve heyecan yüklü konferanslar vermiştir. Nihayetinde 23 Ocak 1920 günü İstanbul Üniversitesi Konferans Salonu’nda görünüşte Türk dostu Fransız yazar Piyer Loti’yi anmak, gerçekte ise İstanbul işgalini protesto etmek amacıyla düzenlenen bu toplantıda yaptığı konuşması nedeniyle İngilizler tarafından Malta’ya sürgün edilmiştir. Malta’daki yirmi aylık sürgün hayatı boyunca milli duygu ve düşüncelerini içeren yazılar kaleme almaya devam etmiştir. Malta sürgününün Süleyman Nazif için bir kırılma noktası olduğunu, sürgün döneminde duygularıyla hareket eden bir insan olarak zıt tavırlar sergilediğini belirten yorumlar bulunsa da 19. yüzyılın sonlarında ve özellikle 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Türk şiir ve nesrinin önde gelen isimlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Süleyman Nazif Valilik gibi üst resmi görevlerin yanı sıra edebiyat tarihimizin vatan, millet, hak, hukuk, hürriyet ve bağımsızlık yolunda kendisinin de hayranı olduğu Namık Kemal’den sonra en heyecanlı kalemi olarak nitelendirilmektedir. Süleyman Nazif’in milli konulardaki manzum eserlerine; Daüssıla, Türk İlahisi, Dicle ve Ben, Ey Ebna-yı Vatan, Son Nefesimle Hasbihal, Cenk Türküsü, nesir çalışmalarına ise; Kara Bir Gün, Gizli Figanlar, Firak-ı Irak, Batarya ile Ateş, Hitabe, Çal Çoban Çal, Hz. İsa’ya Açık Mektup isimli eserleri örnek gösterilmektedir.
Süleyman Nazif, Birinci Dünya Savaşı başladığı sıralarda Bağdat valisidir ve eserlerinin çoğunu savaş devam ederken üretmiştir. Süleyman Nazif’in, mütareke yıllarında vatanın dertlerine çare bulmak ve yok oluşa sürüklenen ülkesini ayakta tutmak için eserleriyle milli bir uyanış sağlama gayretinde olduğu edebiyat çevrelerince belirtilmektedir. Bununla birlikte Süleyman Nazif, Yeni Türk edebiyatının büyük üslupçusu olarak kabul edilmektedir. Süleyman Nazif’in, Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri isimli şiiri hakkında Türk nesir edebiyatında “bir şaire dair transandantal (müte’al-aşkın)” değerlendirmeye örnek olarak gösterilen bir yazısı bulunmaktadır. Bu yazı, Süleyman Nazif’in hem Mehmet Akif Ersoy’a olan hayranlığının hem de büyük bir üslupçu olarak edebiyatımızda yer etmesinin göstergesi olması bakımından önem taşımaktadır.
Biyograf ve edebiyatçı Alaeddin Gövsa’nın Süleyman Nazif’in kişiliği hakkında oldukça kapsamlı tasvirleri yer almaktadır. Gövsa Süleyman Nazif için; “Heyecanlarıyla yaşardı. Üzüntüleri şiddetli olduğundan her hadiseye kolayca kapılır, bazen geçici tesirlere kapılır, aşırılık ve eksiklikten ruhunu kurtaramazdı ki, bu, heyecanları ve tutkuları çok şiddetli olanların ortak özelliğidir.” diyerek kişilik özelliklerine dikkat çekmektedir. Sosyal hayatında edebi kişiliği ile bütünleşen bir çizgide son derece zeki, nüktedan ve hazırcevap birisi olarak bilinirdi. Heybetli görüntüsü ile de örtüşen “gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemez” yapıya sahip bir şahsiyet olarak nitelendirilen Süleyman Nazif, 4 Ocak 1927’de zatürreden hayata gözlerini yummuştur. İstanbul’da Edirnekapı Şehitliği karşısındaki mezarlıkta küçük bir anıt biçimindeki kabrini İstanbul Belediyesi yaptırmıştır.
Süleyman Nazif Çanakkale’ye davet edilen “Edebi Heyet” arasında olmamasına rağmen Harp Mecmuası’nda Çanakkale’de yiğitçe savaşan askerlerimiz için yazdığı iki yazısı bulunmaktadır. Bu yazıların ilki “Çimentepe’de” başlığını taşımaktadır. Süleyman Nazif’in 1917 yılında kaleme aldığı “Batarya ile Ateş” isimli kitabında yer alan öykü, okullarını bırakıp askeri eğitim aldıktan sonra subay adayı olarak Çanakkale’ye giden ve şehit olan yaşları yirmi ile yirmi beş arasında altı arkadaşı konu almaktadır. Süleyman Nazif bu kahramanlık hikayesini kendisine olaya bizzat şahit olan Muallim Siraceddin Bey’in anlattığını belirtmiştir. Hikayeye göre; Karaya asker çıkarmış olan İngilizler Çimentepe’yi ele geçirmeye çalışmaktadırlar. Bu saldırı karşısında mıntıka komutanı bu hücumu durduracak zabitlerimizin olup olmadığını sorar. Bunun üzerine bu altı genç bir akşam önce bestelemiş oldukları; “Bu toprağı Türk’ün kanı yoğurdu. Annem beni bu gün için doğurdu!..” şarkısı ile siperlerinden dışarı fırlarlar. Bu kahramanlık alayı da harekete geçirir. Gençlerin altısı birden şehit olsa da tepe kurtulur. Süleyman Nazif, oldukça etkileyici kelimelerle kaleme aldığı Çimentepe’de isimli öyküsünü “Ey vatandaş, ey kardeş!.. Çimentepe’yi unutma!.. Çimentepe’ye, hayatında birkaç kutsal hac ve teşekkür haccı borcun olsun.” ifadeleriyle bitirmektedir. Aynı kitapta yer alan ikinci yazı “Çanakkale’nin İstanbullu Şühedasına” ismini taşımaktadır. Vatanın içinde bulunduğu savaşa gâfil olmakla suçlanan İstanbullulardan af dilemek amacıyla yazıldığı belirtilen ve Şehitlere minnetle dolu olan bu yazı, Süleyman Nazif’in heyecanlı hitabet üslubunun bir belgesi olarak kabul edilmektedir. Bu yazıların dışında Süleyman Nazif’in Harp Mecmuasının 1917 Temmuz tarihli 20.sayısında yayınlanan “Çanakkale’den Galiçya’ya” isimli bir yazısı bulunmaktadır. Özellikle Çanakkale şehitlerine ithafen yazdığı yazıda sarf ettiği şu sözleri oldukça etkileyicidir:
“Çanakkale, bundan sonra bir isim değil, bir tarih olacaktır; Galiçya da onun zeyli. Tarihin altmış asırlık, yüz asırlık gözü, Gelibolu Yarımadası’nda dokuz ay süren büyük ve kanlı savaşın ve oradaki hârikülâde kahramânlıkların emsâlini ne İlkçağ’da gördü, ne ondan evvelki mitolojik devirlerde!… Baruttan, kurşundan, çelikten çıkan can yakıcı ve cihânı yakan ateşler, askerimizin göğsü üstünde, yani îmân aşkından yayılan harâret huzûrunda söndü. Bundan sonra doğacak insanlar ne ırk ve mezhebde olursa olsun Gelibolu Yarımadası’nı da, Galiçya ovasını da dindârca bir alçakgönüllülük ve huşû’ ile tavâf edecek ve bir zamân orada ölmüş veya dövüşmüş olan Osmânlı subayları ve neferlerinin hâtıralarına hürmet ve saygısını canlandıracaktır. Siz, ey Galiçya’nın, ey Çanakkale’nin unutulmayacak kahramânları, ölmeden sonsuz bir hayata nâil oldunuz!… Nâm ve yâdınız tarihin caddesinden geçerken Şark ve Garb’ın bütün ümmet ve kavimleri, iki yanında saygıyla saf tutmuş olarak, sizi selâmlayacaktır.” Çanakkale savaşlarına karşı övgüyle ve yoğun bir kahramanlık duygusuyla kaleme alınan bu yazı, Süleyman Nazif’in 1919 yılında yayınlanan “Asitan-ı Tarihte Galiçya” isimli eserinde de yer almıştır. Bu eserde ayrıca bazı kahramanların bulundukları kıtalar tarafından verilen resmi muhtıralar üzerine tertip edilen gerçek hikayelerine yer verilmiştir. Harbiye Nezaretinin onayı ile “Vakalar mübalağadan uzak ve tamamıyla hakiki olup On beşinci Kolordu Kumandanı Yakub Şevki Paşa tarafından tasdik edilmiştir” biçiminde onaylanmış bu yazıların içinde Çanakkale’de tarih yazan 57.Alay’a mensup Antepli Kasap Cellooğullarından Tahir Çavuş, 15.Bölükten Takım Kumandanı Ali Çavuş, 14.Bölükten Vulçıtrınlı Sadık Çavuş ve Bursalı Ahmed Onbaşı isimli şehitlerden ve nasıl kahramanca şehit olduklarından bahsedilmektedir.
Süleyman Nazif 1922’de Dergâh mecmuasında yayımlanan “Harp Edebiyatı” isimli yazısında Anadolu’daki bazı gazetelerin, İstanbullu ediplerden, savaş için yazı istemelerine işaret ederek Türk savaş edebiyatının olmadığı noktasında yoğunlaşmaktadır. Yazı, savaş edebiyatıyla meşgul olanların ekseriya üçüncü dereceden şairler olduğu, Türkler’in zaferleriyle övünen bir millet olmadığı, Anadolu ve Çanakkale harbi için binlerce şiir yazıldığı fakat bunların hiçbirinin sılaya dönen askerin söylediği “Çanakkale içinde vurdular beni” türküsü kadar tesirli olamadığı minvalinde devam etmektedir.
Süleyman Nazif’in 1924 yılında yayımlanan Malta Geceleri isimli şiir kitabının “Hasbihallerim” başlıklı bölümünün ikinci kısmında yer alan “Namık Kemal ile Hasbihal” isimli mensur bir şiiri bulunmaktadır. Namık Kemal’in ruhu ile Çanakkale cephesindeki karşılaşmasını anlatan şiirde “İda, yani Çanakkale dağları” ve “Galiba harap bir kabristanda ve galiba Bolayır’dayım” ifadeleri yer almaktadır.
Süleyman Nazif’in “Âbide-i Şühedâ” adlı eseri 1925 yılında Metanet Matbaası’nda yayımlanmıştır. 1924 yılında kurulan ve daha sonra cemiyete dönüşen Şehitlikleri İmar Komisyonu tarafından, geliri komisyona aktarılmak üzere yayınlanan bu eser, Çanakkale Savaşı’nda ve diğer cephelerde şehit düşen askerlerin anısını yaşatmak amacıyla kaleme alınmıştır. Eser, Çanakkale’de yaralanıp İstanbul’daki hastanelerde şehit olan askerler için Edirnekapı’da yapılacak anıtı konu edinmektedir. Süleyman Nazif yazısında, şehitler için onurlu bir anıtın inşa edilmesi gerektiğini vurgularken, İngilizlerin Çanakkale’deki harcamalarını örnek göstererek, Osmanlı’nın da benzer bir girişimde bulunmasının önemine dikkat çekmiş ve günümüzde Türk Şehitlikleri İmar Vakfı ismi ile faaliyetlerine devam eden Şehitlikleri İmar Cemiyetinin kurucuları arasında yer almıştır. Süleyman Nazif’in 1926 yılında kurulan Şehitlikleri İmar Cemiyeti’nin açılış törenin gerçekleştirdiği konuşmada şu ifadeleri kullanmıştır:
“İlmin, fenin, dinin, ebatıl ve hurefat aleyhinde mücahedenin olduğu gibi, vatanın da şehitleri vardır. Her milletin tarihinde ve toprağında şüheda-yı vatan, gadde diğer şehitlere tevfîk eder. (Adde) dedim belki mahiyet mütevafıktır. Çünkü bunların seve seve yolunda can verdikleri topraklara; babaları, dedeleri, ilim ve fenleriyle din ve imanlarıyla birlikte mü’ebbeten yatıyor. Vatan yolunda feda-yı hayat vermek makamât-ı müdâfaya şehit olmaktır. Hangi kavmin tarihi açılsa ricalinin ilk sayfasında fedailerinin isimleri hürmetle, şükranla teyidi görülür… Eğer biz bugün bir vatana malik isek ve bu vatanda esaretin ar ve zilletinden mesruk aziz yaşıyorsak, şu nimeti mazhariyetin en büyük kısmını vatanın ne haricinde, ne dahilinde bir nişane-i tezkarı olmayan o hayat-ı mahalle sahiplerine medyunuz. Yattıkları topraklara karşı göstereceğiniz ihtimam o borcu kısmen ödemek olacaktır.”
Bu konuşmasında Süleyman Nazif sadece İstanbul ve Çanakkale’deki şehitlikleri değil, Türkiye dışında kalan şehitliklerin de imar edileceğini ifade etmiştir. Cemiyetin çeşitli merkez heyeti ve idare heyeti toplantılarına katılan Süleyman Nazif, 26 Eylül 1926’da Gülnihal vapuru ile yapılan Çanakkale şehitliklerini ziyaret seyahatine de katılanlar arasında yer almıştır. Gülnihal vapuru iki yüz kişiden fazla yolcusuyla saat 18.30’da Tophane Rıhtımından hareket edip saat 04.30’da Gelibolu’ya varmış, daha sonra Anafartalar’a gitmiştir. Hava şartlarının müsait olmaması sebebiyle kıyıya yanaşılamamasına rağmen vapurda Mevlid-i Şerif okunmuş ve 28 Eylül Cumartesi günü saat 07.00’de İstanbul’a ulaşılmıştır. Şehitlikleri İmar Cemiyeti’nin düzenlediği ve Çanakkale Şehitliklerine yapılan bu ziyaret, tarihsel anlamda ilk sivil ziyaret olması açısından önemliyken, Süleyman Nazif hem bu etkinliği düzenleyen cemiyetin kurucusu ve idari kadrosundan biri olarak fiilen katılmıştır.
Şehitlikleri İmar Cemiyeti’nin 25 Haziran 1927 tarihli toplantısında Süleyman Nazif’in vefatından sonra onun anısına, Abide-i Şüheda’nın yeniden basılması kararı almıştır. Bu eserin prestij basımı yapılarak dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) ve devlet erkanına takdim edilmesi planlanmıştır. Eser, daha sonra “İki İttifakın Tarihçesi: Âsitan-ı Târîhte Galiçya – Âbide-i Şühedâ” başlığı altında Kule Kitap tarafından 2025 yılında yeniden yayımlanmıştır. Bu baskı, Süleyman Nazif’in tarihî ve millî duygularını yansıtan tercüme ve sadeleştirme yapılmış metinlerini bir araya getirmektedir.
Kaynakça
Atabay, Mithat. Mustafa Kemal’in Himayelerinde Şehitlikleri İmar Cemiyeti Nasıl Kuruldu Nasıl Gelişti Cemiyetin ilk Çalışmaları ve Karar Defteri. İstanbul: Türk Şehitlikleri İmar Vakfı Yayınları, 2012.
Ayvazoğlu, Beşir. Edebiyatın Çanakkale’yle İmtihanı: Arıburnu ve Seddülbahir’de On Gün. İstanbul: Kapı Yayınları, 2015.
Emil, Birol. “Mehmet Âkif Ersoy ve Çanakkale Şehitleri”. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (HÜTAD). 2021, Özel Sayı:35; 7-24.
Erol, Kemal. “Malta Sürgününde Bir Şair: Süleyman Nazif”. Journal of Turkology. 2018, Sayı:28; 19-36.
Eronat, Kamuran. “Süleyman Nazif’in Eserlerinde Vatan ve Özgürlük Anlayışı”. Erdem Dergisi. 2010, Sayı:56; 59-68.
Göçgün, Önder. Süleyman Nazif: Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği ve Eserlerinden Açıklamalı, Sadeleştirilmiş Seçmeler. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 2010.
Gövsa, İbrahim Alaaddin. Süleyman Nazif: Hayatı, Kitapları, Mektupları, Fıkra ve Nükteleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi, 1933.
Gür, Mustafa. “Süleyman Nazif”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. İstanbul: Türk Diyanet Vakfı, 2010, XXXVIII, 92-94.
Mete, Mehmet Fatih. “Süleyman Nazif’in Eserleri (1 Ocak 1914–31 Temmuz 1918) (Metin-İnceleme-İndeks).” (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2024.
Süleyman Nazif. “Harp Edebiyatı”. Dergâh Mecmuası. 20 Mart 1922, Sayı:23.
Süleyman Nazif. Mehmed Âkif. Haz. E. Düzdağ. İstanbul: İz Yayınları, 1991.
Süleyman Nazif. Namık Kemal. Haz. M. Samsakçı. İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2011.
Süleyman Nazif. Âbide-i Şühedâ. İstanbul: Metanet Matbaası, 1925.
Süleyman Nazif. “Çimentepe’de”. Harp Mecmuası. Kânunusâni 1915, Sayı:3.
Süleyman Nazif. “Çanakkale’nin İstanbullu Şühedasına”. Harp Mecmuası. Şubat 1915, Sayı:5.
Süleyman Nazif. “Çanakkale’den Galiçya’ya”. Sadeleştiren E. H. Yiğit. İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi. 2015, Sayı:100. Yılında Çanakkale Özel Sayısı; 23.
Süleyman Nazif. İki İttifakın Tarihçesi – Âsitan-ı Târîhte Galiçya – Âbide-i Şühedâ. Haz. H. Özdemir. İstanbul: Kule Kitap, 2025.
Şehitlikleri İmar Cemiyeti (1926-1969) Kongre ve Kararlar. Haz. Murat Karataş vd., İstanbul: Türk Şehitlikleri İmar Vakfı Yayınları, 2017.
Yılmaz, Mehmet. “Ümitle Ümitsizlik Arasında Bir Feryat: Süleyman Nazif’in Birinci Dünya Savaşı’ndaki Tavrı”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2016, Sayı:37; 415-426.
Atıf
Karataş, Esmeray. “Süleyman Nazif”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, İstanbul: Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), 2025.
Esmeray Karataş, “Süleyman Nazif”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), İstanbul 2025.
