MEHMET EMİN YURDAKUL
Ebubekir Eraslan
İstanbul Beşiktaş’ta 13 Mayıs 1869 tarihinde doğmuştur. Babası Zekeriya köyü halkından balıkçı Salih Reis, annesi Bulgaristan göçmenlerinden Körükçü Mehmed Ağa’nın kızı Emine Hanım’dır.
Mehmet Emin; 1876 yılında Saray Mektebi’ne, 1879’da Beşiktaş Askerî Rüştiyesi’ne gittikten sonra Mülkiye Mektebi’ne kaydolmuş ancak Mülkiye Mektebi’nden 18 yaşında tasdiknameyle ayrılmış, iki yıl sonra da Hukuk Mektebi’ne yazılmıştır. Bu esnada maaş almadan kâtip unvanıyla önce Sadâret Dairesi Evrak Kaleminde sonra da Rüsûmat Tahrîrat Kaleminde çalışmaya başlamıştır. Yazdığı mensur bir eseri, dönemin tanınmış edebiyatçılarından Recaizâde Mahmut Ekrem (1847-1914) ve Abdülhak Hamit (1852-1937)’in dikkatini çekince onların destekleriyle devlet memurluğuna 1890 yılında maaşlı olarak atanmıştır. Birkaç yıl içerisinde bu birimde evrak müdürlüğüne kadar yükselerek 1907 yılına kadar çalışmıştır.
İlk şiiri; 1897 yılında Osmanlı-Yunan Savaşı sırasında Selanik’teki Asır Gazetesi’nde bastırdığı ve kendisini büyük millî şair şöhretine ulaştıran, tüm millî ruhun ilk dizede toplandığı Ben bir Türk’üm, dinim cinsim uludur dizesiyle başlayan Anadolu’dan Bir Ses Yahut Cenge Giderken’dir. Bu şiiri yayımlandıktan sonra Mehmet Emin, bütün memleketin tanıdığı bir isim hâline gelmiştir.
Maarif Vekâleti’nin izniyle 1898 yılında dokuz manzumesinin yer aldığı Türkçe Şiirler (1898) adlı eser; Recaizâde Mahmud Ekrem (1847-1914), Abdülhak Hamit (1852-1937), Şemseddin Sami (1850-1904), Rıza Tevfik (1869-1949), Fazlı Necip (1864-1932) gibi isimlerin eserde yer alan şiirlere ve Mehmet Emin’in sanat anlayışıyla ilgili görüşlerine ek olarak saray ressamı Zonaro’nun resimleriyle birlikte yayımlanmıştır. Millî duyguları herkesin anlayabileceği sade bir dille ve hece ölçüsüyle ifade ettiği şiirleri, devrin edebiyat çevrelerinde büyük yankı uyandırmış; şairin şöhretinin ülke sınırlarını aşmasını da sağlamıştır. Öyle ki Türkçe Şiirler (1898) adlı kitabı, Türk dünyasında da yankı bulmuş; İsmail Gaspıralı (1854-1914) Mehmet Emin’e mektup yazarak kendisini şöyle tebrik etmiştir. “Şiirlerinizi Edirne, Bursa, Ankara, Erzurum Türkleri anlayıp lezzetle okuyacakları gibi Tiflis, Tebriz, Şırvan, Horasan, Türkistan, Kaşgar, Deşti Kıpçak, Sibirya, Kazan ve Kırım Türkleri de okuyacaklardır. Bu şerefe Nef’i ve Nabi nail olamadılar. Kırk elli milyonluk ve otuz asırlık bu âleme ilk önce bir kaşık oğul balını yediren siz oldunuz ki size şeref, bize saadettir. Tekrar tebrik ediyoruz”.
Şair, 1907’de İttihat ve Terakki Cemîyeti’ne üye olmuştur. Aynı yıl Erzurum Rüsumat Nazırlığına tayin edilmiştir. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra görevi, Trabzon’a nakledilmiştir. Bu dönemde millî duyguyla örülü birkaç şiirini; İstanbul’da çıkarılan Servet-i Fünûn, İzmir’de yayımlanan Muktebes ve Selanik’teki Çocuk Bahçesi adlı dergilerde yayımlatmıştır. Yeni hükümet kurulduğunda İstanbul’a çağrılmıştır. Kendisine Matbuat Genel Müdürlüğü teklifi yapılmışsa da bu teklifi kabul etmemiş, bunun üzerine Bahriye Nezareti Müsteşarlığına getirilmiştir. Ekim 1909’da Hicaz Valisi olmuş fakat Mekke Emiri Şerif Hüseyin’le anlaşmazlığa düşünce görevi, 1910 yılının Mayıs ayında Sivas Valiliğine kaydırılmıştır. Bir süre sonra sağlık sebebiyle valilik görevinden istifa edip 1911 yılının ocak ayında İstanbul’a dönmüştür.
Mehmet Emin, İstanbul’da Türk Yurdu Dergisi’nin imtiyaz sahipliğini yapmıştır. 1911’de Tıbbiyeli öğrencilerin talebiyle Türk Ocağı’nın kuruluş aşamasında önemli bir rol üstlenmiştir. Fakat bu kez de hem Türk Ocağı’nın kuruluşuna hem de Türk Yurdu dergisinin ilk sayısının çıkışına şahitlik edemeden Erzurum’a Vali olarak atanmıştır. Söz konusu görevde bir yıl kaldıktan sonra devlet hizmetinde 25 yılını doldurması nedeniyle 1912 yılında emekliye ayrılmıştır. 1913 yılında Musul Milletvekili olarak Osmanlı Mebusan Meclisine girmiştir.
Türk Ocağı tarafından 17 Aralık 1914’te İstanbul’da, Türkler’in İlk Büyük Millî Şairi şiarıyla Mehmet Emin için büyük bir tören düzenlenmiştir. Bu özel törende, şairin o güne kadar yayımlanmamış birçok şiiri kendisi ve diğer bazı kimseler tarafından okunmuştur.
İstanbul’da 1915 senesinin Haziran ayında otuza yakın şair ve sanat erbabı, dönemin İstihbarat Şubesi Müdüriyetinden birer davet tezkeresi almışlardır. Tezkerede; edebiyat ve güzel sanatlar alanında temsilcilerden oluşturulacak bir kuruldan Çanakkale Savaşları sahasını ziyaret etmeleri; burada edindikleri izlenimleri ve duyguları halka, tarihe ve gelecek nesillere aktarmaları istenmiştir. Bu millî davete 17 kişi icabet etmiş, katılanlardan yaşça en büyüğü Mehmet Emin olmuştur. Böylece Mehmet Emin, Çanakkale Savaşları sırasında kurulan İstanbul Hey’et-i Edebiyyesi ile birlikte savaş alanına gitme fırsatı bulmuştur.
Mehmet Emin, Çanakkale Savaşları’nın ruhunda bıraktığı millî izleri; başta Çanakkale Gazileri adını verdiği sonra da Ordunun Destanı ismiyle Çanakkale Kahramanları’na ithaf ederek 1915 yılında neşretmiştir. Kendi içerisinde on bölümden oluşan Ordunun Destanı adlı şiir, toplamda 576 dizelik epik bir destan hüviyetindedir.
Türk edebiyatında Mustafa Kemal’in adını ilk kez Ordunun Destanı adlı şiirinde Ey Mustafa Kemallerin aziz yeri dizesiyle geçiren Mehmet Emin’dir.
Şair, 9 Ocak 1916’da 80 dizelik uzunca bir şiir olan Ordu’ya Selam şiirini yazmıştır. Bu şiirde Mehmet Emin, başarı ve cesaretinden dolayı Çanakkale’de kahramanca çarpışan Mehmetçik’i büyük bir saygı ve hürmetle anarak onları yüceltmektedir. Şiirin ana fikri, Mehmetçik’i şanla ve şerefle yüceltildiği Selam sana şanlı ordu/Sen kurtardın aziz yurdu dizeleri üzerindedir. 1918 yılında Orduya Selam şiirinin de ilave edildiği Ordunun Destanı adlı epik şiir kitabı, 43 bin nüshalık ikinci basımıyla Türk Ordusuna dağıtılmıştır.
Mehmet Emin’in; 23 Mayıs 1919 Cumartesi günü Sultanahmet Meydanı’nda İzmir’in işgali üzerine “Keşke asırların gecelerin ve dünyaların mezarları gözlerime dolarak bir kör olsaydım. Sokak sokak dilense idim de milletimin, kulağımı parçalayan bu felaket seslerini işitmeseydim, bu kara günleri görmeseydim. Keşke göğün yıldırımları, yerin canavarları birleşerek beni kanlar içinde topraklara yuvarlasaydı da vatanımın bu musibeti huzurunda bulunmasaydım ve bu azapları çekmeseydim.” cümleleriyle başladığı nutku, orada bulunanları derinden etkilemiştir. Hatta Halide Edip, Ateşten Gömlek adlı romanında bu nutkun etkisini şu şekilde işlenmiştir: “Yalnız Mehmet Emin Bey’in beyaz başını millî bir aziz gibi bir evliya gibi seçtim. Askerlere doğru eğilmişti. Alil askerlerin topun başında sükûnla duran geniş, alil göğüsleri sarsılıyor, başları eğilmiş yüksek sesle ağlıyorlardı.”
Kurtuluş Savaşı yıllarında Yusuf Akçura (1876-1935) ile birlikte 1921 yılında İstanbul’dan Anadolu’ya geçmiştir. Ankara’da Mustafa Kemal’in takdir ve iltifatına mazhar olmuş; Atatürk tarafından Türklerin Mübarek Babası olarak nitelendirilmiş ve büyük bir saygıyla karşılanmıştır.
Mehmet Emin; Mustafa Kemal’in isteğiyle Millî Mücadele’nin amaçları konusunda halkı aydınlatmak üzere Anadolu’nun değişik illerine gönderilmiştir. Adana’da Dağlılar başlığıyla verdiği nutuk, halk tarafından çok büyük heyecan ve coşkuyla karşılanmıştır. Bu nutuk üzerine Adanalılar, Mustafa Kemal’den Mehmet Emin’in bir süre daha Adana’da kalmasını istemişlerdir. Adana’da bir müddet daha kalan Mehmet Emin; Mustafa Kemal’le İzmir’de, İzmir’in kurtuluşunda buluşmak üzere haberleşmişlerdir.
Cumhuriyet’le birlikte Şebinkarahisar (1923, 1927), Urfa (1932) ve İstanbul (1943)’dan milletvekilliğine seçilmiştir. 1940’lı yıllarda eşi Müzeyyen Hanım’ın ölümü ve İstanbul Üniversitesi’ne bağışlamaya karar verdiği kütüphanesinin evinde çıkan yangın sonucu harap olması Mehmet Emin Yurdakul’u derinden etkilemiştir. 14 Ocak 1944’te İstanbul’da vefat etmiş ve Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmiştir.
“Sanatımın tek gayesi halkın şairi olabilmek” diyen Mehmet Emin Yurdakul’un eserleri; Türklük, Türkçülük, Turan, Milliyetçilik, Vatan, Millet, Anadolu, Milli Mücadele, Cenk, Özgürlük ve İnkılapçılık fikirleriyle dopdoludur. Türk Edebiyatında Namık Kemal (1840-1888) ile başlayan soyut vatan kavramı, onun şiirlerinde daha somut bir karakter kazanarak yerini toprağa ve üzerinde yaşayanlara adanmış bir vatanseverliğe bırakmıştır. Bu yüzden Mehmet Emin, Türk Edebiyatı tarihinde Millî Edebiyat olarak adlandırılan hareketin başlatıcısı olarak kabul edilmektedir. Şairin Türkçe Şiirler (1898) kitabı da Millî Edebiyat’ın hangi unsurlara sahip olması gerektiği fikrinin belirlenmesinde önemli bir yer edinmiştir. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde etkili olan Memleket Edebiyatı’nın kökleri de yine Mehmet Emin Yurdakul’a kadar uzanmaktadır.
Yurdakul’un eserlerindeki üslubu ve içeriği şekillendiren unsurların birincisi ve belki de en önemlisi, doğduğu aile ortamı ve yetiştiği yakın çevresidir. Halk çocuğu olan Mehmet Emin Yurdakul’un edebî zevkinin oluşmasında küçük yaşta babasından dinlediği halk hikâyelerinin etkisi çok büyüktür. Nitekim kendisi “Ben İstanbul lehçesini anamdan, babamdan, sonra Anadolu lehçesini karımdan öğrendim. Onun saf ve asil ruhunun kaynaklarından Türklük aşkının kevserini içtim.” demiştir. Mehmet Emin Yurdakul’un yetişmesinde etkili olan diğer bir isim de 1892 yılında İstanbul’a gelen ve İslâm âlemini yok etmeye çalışan Batı emperyalizmine karşı giriştiği mücadeleyle bilinen, gezip dolaştığı yerlerde milliyetçilik bilincinin uyanmasını sağlayan, Cemâleddin-i Efganî (1838-1897) olmuştur. Mehmet Emin; Cemâleddin-i Efganî (1838-1897)’nin görüşleri doğrultusunda Türkçülük, milliyetçilik, vatan ve millet konularına yönelmiştir.
Mehmet Emin Yurdakul’un şiirlerinin yayımlandığı ilk dönem; Servet-i Fünûn ekolünün baskın ve yazı dilinin konuşma dilinden büsbütün uzakta olduğu bir zamana denk gelmiştir. Buna rağmen Servet-i Fünûnculardan apayrı bir yol izleyen Mehmet Emin, hece ölçüsüyle sade Türkçeyle şiirler yazarak Türk Edebiyatında yeni bir çığır açmıştır. Onun şiirleri, o dönemde Türkçenin istiklal ve hâkimiyetinin beyannamesi özelliğini taşımıştır.
Herkes tarafından okunup anlaşılabilen şiirler yazmak amacında olan şair, dönemin ve toplumun ihtiyaç duyduğu bir sesin habercisi, bizatihi kendisi olmuştur. Zaten Mehmet Emin Yurdakul’un temel amacı, tanınmış bir şair olmaktan çok, içinde yetiştiği Türk milletinin acılarına ve sıkıntılarına derman olmaktır.
Mehmet Emin Yurdakul’un eser telifi bakımından en verimli olduğu zaman, Balkan Savaşları ile Kurtuluş Savaşı yılları arasındaki süredir. Bu yıllarda şiirleriyle üzgün ve ümitsiz Türk milletine şanlı Türk tarihini hatırlatarak halka umut ve maneviyat aşılamış; cephedeki Türk askerinin moral ve motivasyonunu sağlam ve de diri tutmak için sanatını icra etmiştir.
Mehmet Emin Yurdakul; şiirlerini yazarken hece ölçüsünün en çok kullanılan 7’li, 8’li ya da 11’li ölçüleri yerine pek de alışık olunmayan 16’lı ve 19’lu kalıplarını tercih etmiştir. Bu nedenle hece ölçüsünün duraklarına çok önem vermemiş, ahengi daha ziyade redifte aramıştır. Ayrıca Servet-i Fünûncuların Batı’dan aldıkları yeni nazım şekillerini kullanmış, halk şiirinin temel yapı taşlarından olan dört dizelik dörtlük anlayışını da değiştirmiştir. Tevfik Fikret’te görülen nazmı nesre yaklaştırma anlayışına, onun şiirlerinde de tanıklık edilmektedir.
Eserleri
Mensur: Fazilet ve Asalet (1891), Erzurum Vilayeti’nin İhtiyacat ve Terakkiyat Layihaları I-II (1912), Türkün Hukuku (1919), Halk Hükûmeti-Halkçılık (1923), Kral Corc’a (1923), Dante’ye (1928).
Manzum: Türkçe Şiirler (1898), Türk Sazı (1914), Ey Türk Uyan (1914), Tan Sesleri (1915), Ordunun Destanı (1915), Dicle Önünde (1916), Hastabakıcı Hanımlar (1917), Turan’a Doğru (1918), Zafer Yolunda (1918), İsyan ve Dua (1919), Aydın Kızları (1921), Mustafa Kemal (1928), Ankara (1939).
Kaynakça
Acar, Dilek. “Mehmet Emin Yurdakul’un Şiirlerinde Sosyal ve Siyasi Meseleler”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 1998.
Adıvar, Halide Edip. Ateşten Gömlek. İstanbul: Can Yayınları, 2009.
Ağca, Hüseyin. “Mehmet Emin Yurdakul”, Atatürk Ansiklopedisi, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/mehmet-emin-yurdakul-1869-1944/
Akyüz, Kenan. Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi. Ankara: İnkılap Kitabevi, 2010.
Baldane, Orhan. “Mehmet Emin Yurdakul”, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/yurdakul-mehmet-emin
Banarlı, Nihad Sâmi. Resimli Türk Edebiyatı Tarihi – II. Cilt. İstanbul: Millî Eğitim Basımevi, 2020.
Cumalı, Didem İlkem ve Karataş, Eda. Türk Savaş Muhabirlerinin Kaleminden Çanakkale Savaşları. İstanbul: Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayınları, 2019.
Çakır, Ömer. “Türk Edebiyatında Mustafa Kemal (Atatürk) İsminin Yer Aldığı İlk “Manzum” ve “Mensur” Esere Dair”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 2001. 17 (49), 119-130.
Enginün, İnci. Yeni Türk Edebiyatı – Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (1839-1923). İstanbul: Dergâh Yayınları, 2006.
Geçer, Genç Osman. Türk Ediplerin Çanakkale Cephesini Ziyareti ve Yansımaları”. Türkbilig, 2016, sayı:31: 189-204.
Gövsa, İbrahim Alaaddin. Çanakkale İzleri. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 1993.
Kabaklı, Ahmet. Türk Edebiyatı, Cilt 3, İstanbul: Türk Edebiyatı Vakfı, 1990.
Kaplan, Mehmet. Şiir Tahlilleri: Tanzimat’tan Cumhuriyete Kadar. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2016.
Tansel, Fevziye Abdullah. Mehmed Emin Yurdakul’un Eserleri I – Şiirler. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989.
Tevetoğlu, Fethi. Mehmed Emin Yurdakul: Hayatı ve Eserleri. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1988.
Uçman, Abdullah. “Mehmet Emin Yurdakul”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul: Türk Diyanet Vakfı, 2013, 43, 613-614.
Urgenç, Tayfur. “Türk Milliyetçiliği Bağlamında Bir Mütefekkir ve Devlet Adamı Olarak Mehmet Emin Yurdakul”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Nevşehir 2019.
Atıf
Eraslan, Ebubekir. “Mehmet Emin Yurdakul”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, İstanbul: Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), 2023.
Ebubekir Eraslan, “Mehmet Emin Yurdakul”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), İstanbul 2023.