BEHÇET SABİT ERDURAN
Tamay AÇIKEL
Behçet Sabit Erduran, 15 Şubat 1886’da İstanbul Sultanahmet’te doğdu. Beş kardeşin ikincisidir. Babası Fenerler Rüsumat Dairesi Müdürü Mehmet Sabit Bey’dir. Annesi Emine Nazmiye Hanım Tekirdağlıdır ve topçu yüzbaşısı Mehmet Efendi’nin kızıdır.
Behçet Sabit, ilk ve ortaöğrenimini Çanakkale ve İstanbul’da yaptı. 1905 yılında Üsküdar Sultanisi’ni bitirdi. Aynı yıl tıbbiyeye girdi. 1909’da Darülfünun-ı Osmani Ulûm-ı Tıbbiye Şubesi öğrencisiyken, Cemil Paşa’nın (Topuzlu) cerrahi kliniği bünyesinde açtığı, idrar yolları cerrahisi üroloji kliniğinin başına muallim muavini (doçent) olarak Dr. Pappas getirildi. Behçet Sabit de bu kliniğin ilk asistanı olarak onun yanında göreve başladı. Balkan Harbi’nde göreve çağrılarak başhekim muavinliği görevi ile Kırklareli harp sahasına gönderildi. I. Dünya Savaşı’nda yeniden göreve çağrıldı. Önce Gelibolu Hilâl-i Ahmer Hastanesi’nde başhekim muavini olarak çalıştı, daha sonra da Yıldız Tabya mevkiine geçti. Bölgedeki seyyar hastanelerde görev yaptı. Çanakkale Deniz Zaferi’nin kazanıldığı 18 Mart 1915’te ve kara muharebelerinin başlangıç günü olan 25 Nisan’da oradaydı. Savaş bütün şiddetiyle sürerken hem doktorluk görevini yerine getiriyor hem de günü gününe gördüklerini, işittiklerini ve duygularını not ediyordu. Notları 12 Mart – 6 Mayıs arasındaki dönemi kapsıyordu. Mayıs ayının ilk haftasında yaralıların İstanbul’a gönderilmesinde ve İstanbul’a geldikten sonra Kızılay’ın yaralı askerlere tahsis ettiği Galatasaray Sultanisinde görev aldı. Gösterdiği üstün hizmetten dolayı her iki savaştan da gümüş liyakat madalyası ile onurlandırıldı.
Behçet Sabit, 18-19 yaşlarında, henüz bir tıbbiye öğrencisiyken Galata Mevlevihanesi’nde Şeyh Ahmet Dede’den mesnevi öğrenmeye başladı. Ahmet Dede onun sesini beğeniyordu. Eğitimiyle özel olarak ilgilendi ve onu Na’t-ı Mevlâna okumaya teşvik etti. Behçet Sabit, bir süre hem Galata hem de Bahariye Mevlevihanesi’ne devam etti. Ahmet Dede’yi tanıması, başka rastlantılarla da birleşerek ona mesleğinde beklenmedik bir şans kapısı açtı.
Sultan Reşat mesane taşından dolayı dertliydi ve ameliyattan çok korkuyordu. Bir süre sonra şiddetlenen mesane ağrıları ameliyatı kaçınılmaz hale getirdi. Bu sağlık sorunlarının, özel doktoru Cemil Paşa’nın (Topuzlu), iki çocuğunun tedavisi için İsviçre’de bulunduğu bir zamana rastlaması Sultan Reşat’ı üzüyor ve endişelendiriyordu. Hemen bir çözüm bulundu ve hekim heyetinin, yapılmasına karar verdiği ameliyat için Prof. İsrael, Berlin’den acil olarak getirtildi.
Sultan Reşat en modern bilimsel yöntemlerle yapılan mesane taşı ameliyatı sonucunda dayanılmaz ağrılarından kurtularak sağlığına kavuşmuştu. Bunun hassasiyetiyle ve Mevlevî dedesi Ahmet Dede’nin ricasını da kırmayarak Dr. Behçet Sabit’in 5 altın lira maaşla üroloji eğitimi için Berlin’e, Prof. İsrael’in yanına gönderilmesini buyurdu.
Behçet Sabit, Berlin’deki kliniklerde çalışmak üzere, Harbiye Nezareti Sağlık Daire Reisi Süleyman Numan Paşa’nın tavsiye mektubu ile 1917 Ekim’inde İstanbul’dan ayrıldı. Alman devleti de ayrıca 250 mark maaş bağladı. Artık ürolojide iyi bir eğitimin ve ilerlemenin yolu açılmıştı. Berlin’de çeşitli kliniklerde çalıştı, kurslara ve ameliyatlara katıldı. Üroloji kariyeri böyle devam ederken Birinci Dünya Savaşının kritik bir duruma gelmesi üzerine 1918 yılının eylül ayında Berlin’den kalkan son Balkan treniyle İstanbul’a döndü.
Önemli tarihi olayların yaşandığı bir dönemdi. Behçet Sabit, fakülte reisine başvurarak tayinini rica etti. Fakat bazı gelişmeler sonucunda, ürolojiden farklı bir dalda çalışması söz konusu olunca fakülteden istifa ederek ayrıldı. Daha sonra Gureba-i Müslimin Hastanesi Üroloji Servisi şefliğine getirildi.
1924 yılında böbreklerinden rahatsızlanan Mustafa Kemal Paşa’yı Ankara’ya giderek muayene etti ve onun ricasıyla Ankara’da kaldı. İlk önce askerî hastaneye tayin edildi, daha sonra memleket hastanesi operatörlüğü ve başhekimliğine getirildi. Yine bu sırada sağlık müdürlüğü görevini de yerine getiriyordu. Ankara’ya gidişinden bir buçuk yıl sonra Mustafa Kemal’in huzuruna çıkarak artık İstanbul’a dönmek istediğini söyledi ve iznini rica etti. Ayrıca, Tıp Fakültesinde bir üroloji kliniği ve kürsüsü kurulması için de Gazi’nin onayını aldı. Böylece 1919 ile 1924 yılları arasında poliklinik düzeyinde kalan üroloji kürsüsü yeniden açıldı. Klinik başkanlığına Behçet Sabit getirildi. 1930-33 yılları arasında fakülte sekreterliği görevinde de bulundu.
1933 yılında Tıp Fakültesi, Avrupa yakasına taşındı. Aynı zamanda üniversite reformu yapıldı. Fakültenin klinikleri çeşitli hastanelere dağıtıldı, birçok öğretim görevlisi kadro dışı kaldı. Kliniklere Almanya’dan gelen profesörler atandı. Üroloji Kliniği Şişli Etfal Hastanesi’ne yerleştirildi ve başına Behçet Sabit Erduran getirildi. Bunlar olurken Behçet Sabit’in hayatında da bazı değişiklikler oldu. Kadriye Hanım’la evlendi. Kadriye Hanım, müzik eğitimi almış, Dame De Sion’da okumuştu. Annesi Giritli bir aileden gelen Eugenie Hanım, babası Ali Rıza Bey’di. Ali Rıza Bey gümrük müdürlüğü yapmış aydın bir insandı.
1934 yılında Behçet Sabit Bey ile Kadriye Hanım’ın kızları Ayla (Erduran) dünyaya geldi. Ayla Erduran dünyaca ünlü bir keman sanatçımızdır. Keman çalmaya dört yaşında Karl Berger’in öğrencisi olarak başladı, ilk resitalini on yaşında, Ferdi Statzer eşliğinde Saray Sineması’nda verdi. Anne ve babasının gayretleriyle eğitimini uzun yıllar yurtdışında da sürdürdü. Dünyanın birçok kentinde konserler verdi, ödüller aldı; öğretmenlik yaptı. Evin İlyasoğlu tarafından kaleme alınan “Ayla’yı Dinler misiniz?” adlı biyografik roman, onun yaşamını anlatır.
Prof. Behçet Sabit Erduran, ürolojinin cerrahiden ayrılması ve gelişmesi için büyük çaba harcadı. Türk tıbbına birçok üroloji uzmanının katılmasında katkıları oldu. 1933 yılında on dört üroloji uzmanı meslektaşıyla birlikte Türk Üroloji Derneğini kurdu ve 1936 yılına kadar başkanlığını yaptı. Dernek başkanlığından ayrıldıktan sonra onursal başkan unvanı aldı ve aynı yıl Türk Üroloji Dergisi’ni çıkarmaya başladı. 1953 yılına kadar bu derginin editörlüğünü yaptı. Gelen yazıları gözden geçirip derleyerek basımını sağlıyordu. Dünyanın üroloji dalındaki en ünlü tıp doktorları bu dergide düşüncelerini, deneyimlerini paylaşıyor, gerektiğinde tartışıyorlardı. Kendi yazılarında modern ürolojinin temel ilkelerini ele aldı. Batı tıbbını yakından takip eden bir hekimdi. Çeşitli uluslararası kongrelerde sunduğu bildirilerle dikkati çekti. Araştırmaları, gözlemleri ve ameliyatlarıyla ilgili makalelerini içeren “Üroloji Neşriyatım 1921-1953” adlı kitabı 1954 yılında yayımlandı. “Ürolojide Endoskopi” (1955) adlı bir bilimsel eseri daha vardır. Behçet Sabit Bey, 1933 Üniversite Reformu’nda profesörlüğüne atandığı Üroloji Kliniği’nden, 1956’da ordinaryüs profesör olarak emekli oldu.
Çanakkale cephesinde, savaşın Tabip Yüzbaşı Behçet Sabit Bey tarafından günü gününe tutulan notları günümüz Türkçesine çevrilerek yayına hazırlandı ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin yüzüncü yılı olan 2015’te, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından “Cephedeki Bir Doktorun Gözünden 1915 Baharında Çanakkale” adıyla yayımlandı.
Behçet Sabit Erduran, Çanakkale Zaferi’nin yıldönümlerinde Cumhuriyet, Akşam ve diğer gazetelerde Çanakkale Savaşları hakkında yazılar yazdı.
Geniş bir kültüre ve modern dünya görüşüne sahip olan Behçet Sabit Erduran, 10 Eylül 1980’de İstanbul’da, 93 yaşında vefat etti.
Prof. Dr. Vural Solok, “ölümünün 25. yılında, değerli bilim adamımızın anısını yaşatarak yeni nesillerle paylaşmak amacıyla” kapsamlı bir araştırma yapar. Behçet Sabit Erduran’ın mesleki ve akademik yaşamı hakkında bilgi edinmemizi sağlayan bu yazısı çeşitli tıp dergilerinde yayımlanır. Ürolog Dr. Vural Solok, çalışmasında onun hakkında şu düşüncelere de yer verir: “Prof. Dr. Behçet Sabit Erduran şık giyinen, modern görünüşlü, sosyal ilişkileri en üst düzeyde, Batı tıp dünyası ile yakın ve samimi ilişkiler içinde, Batı tıbbını yakından takip eden bir hekimdir.”
Ayla’yı Dinler misiniz?
Behçet Sabit Erduran’ın ailesine, hekimliğine ve sosyal yaşamına dair birçok ayrıntıyı da kızı, dünyaca ünlü keman virtüözü Ayla Erduran’ın yaşamını anlatan “Ayla’yı Dinler misiniz?” adlı kitaptan öğreniyoruz. Ayla Erduran, müziğe hayatını vermiş üstün yetenekli bir sanatçımız, sanat elçimiz. Behçet Sabit Bey Kadriye Hanım’la evlenmiş, onun müziğe olan merakını her zaman desteklemiş, kendini geliştirmesinin önünü açmış; plaklar getirtmiş, dersler almasını sağlamış. Kızlarının müzik yeteneğini fark ettikten sonra da onun en iyi hocalarla yetişmesini sağlamak için birlikte çaba göstermişler. Evimiz bir müzik kulübü gibi müzikseverlerle dolup taşardı, İstanbul’un müzik dünyası bizim salonumuzda buluşurdu, diyor Ayla Erduran.
“Babam Balkan Savaşı’na katılmış, hizmetlerinden ötürü madalya kazanmış. (…) Çanakkale Savaşı’nda doktor olarak görev almış. Cephede, yaralı bir İngiliz askerin bacağını kesmesi gerekirken adam tutturmuş, ‘Bu koşullarda olmaz, İngiltere’ye dönüp orada ameliyat olacağım,’ diye. Babam durumun ciddiyetini anlatıp, ‘Sana 10 dakika veriyorum, ya evet ya hayır!’ diyerek çadırın dışına çıkıp yürümeye koyulmuş. 10 dakika sonra çadıra isabet eden bir bomba her şeyi yerle bir etmiş!”
Cephedeki Bir Doktorun Gözünden 1915 Baharında Çanakkale
Dr. Behçet Sabit Erduran’ın Çanakkale Deniz Savaşlarıyla ilgili önemli bir kaynak sayılan hatıratı, tam yüz sene sonra, 2015 baharında yayımlandı.
Günlük tuttuğu dönem, Yıldız Tabya mevkiinde ve buradaki seyyar hastanelerde doktorluk yaptığı 12 Mart – 6 Mayıs tarihleri arasındaki zamanı kapsar. Dr. Behçet Sabit Bey görevini yerine getirirken bir yandan da olayları günbegün, saat saat kaydetti. Savaşa daha yakından tanık olan subay arkadaşlarından işittiklerini; ayrıca resmi bilgileri, günlük emirleri, telefon haberlerini de kaydediyordu ki gördükleri güvenilir kaynaklardan doğrulansın.
Behçet Sabit Bey günlüğünde duygularına da sık sık yer veriyordu… Baharın gelişi, doğadaki değişimler ve bunların insan ruhunda yarattığı umut ve coşku… Diğer yanda savaşın dehşeti, endişeler, isyanlar, üzüntüler… Elbette bir de; vatanını canı pahasına korumaya kesin olarak azmetmiş, zafere duyduğu özlem ve sarsılmaz inancıyla düşmana karşı koyan kahramanlar vardı… Onları da yazıyordu, çünkü yazmasa adını dahi koyduğu “Gördüklerim, İşittiklerim, Duygularım” hatıratı eksik kalırdı.
Hatıratında yer alan notlardan bazıları:
“… Bir yanda, ipek çilelerine benzeyen göz kamaştırıcı bir günbatımı; diğer yanda, Goncasuyu’nun üzerinde dolaşan bulutun küçücük, sevinç veren yağmur damlacıklarıyla çizdiği ebemkuşağı… Akşamın şiirsel anları bunlar… Ama bizler şiirlerin en güzelini, zaferi müjdeleyen günün doğuşuna saklıyoruz.”
“… Evrensel vahşetin, dehşetin günü… Uygarlığın en gelişmiş silahlarıyla yaratılan kıyamet! Yangınlar, yıkıntılar, akıl almaz bir gürültü…”
“… Ani bir heyecanla düşmanın gürültüleri arasında tatlı uykumdan uyanıp neler olacağını beklemek, gözlemek… Kendi mesleğimin yanında ikinci bir meslek oldu bana gözlemcilik… Hatta zabit arkadaşlarımdan Ali Beyefendi, “Niye kalktın? Yine mi hatırat?” diye sesleniyor. Bense bütün kalbimle, hatıralarımı zafer ve saadet günlerine kadar uzatmayı diliyorum.”
“… Donanma Cemiyeti’nin dün samimi hislerle dağıttığı sigaralara ilaveten bugün de yine o muhterem, gayretli heyetin gönderdiği paketlerden çıkan şekerler… Yoksunluklar ve tehlikelerle dolu böyle garip bir ortamda milletimizin bizleri düşündüğünü, bizleri unutmadığını gösteren bu mini mini şeylerin değeri gözümüzde ne kadar büyük. O sevimli şekerlerin aylarca tiryakisi olduk.”
“Bu gece yine mıntıkamdayım. Yarın gece, sağ kalırsam gündüzleri, bazen de gerekirse savaşın dışındaki zamanlarda Altıncı Seyyar’a muavinlik için Ağaderesi’nde bulunacağım. Zaten bu yarımadada yirminci asrın vahşi medeniyetinden kendini kurtarabilmiş bir nokta yok ki.”
“Ve şimdi, bu dakikada kara harbinin mitralyöz takırtıları, deniz harbinin Karanlık Liman’da şimşekler çaktıran, gökler titreten gürültülerine karışıyor… Üç zırhlı bugün İntepe’ye attıklarına kanmamış, şimdi de bize bakan yerleri tarıyor. Gün boyu Çanakkale’den dumanlar yükselirken şimdi de müthiş alev dilleri çıkarıyor gecenin karanlığında.”
“… Takvimin 6 Mayıs’ı gösterdiği bir gün ki Hızır-İlyas demişler adına, kıştan yaza geçişi temsil eder. Bizim burada yaptığımızsa, savaşı mutlulukla, zaferle sonuçlandıracak iman gücünü yaratmak oldu.”
“Bugün savaştan uzak olanlar baharın gelişini kuzu ziyafetleri, helva sohbetleriyle karşılayacaklar. Bizler de baharı yaşıyoruz, ama mermiler, şarapneller ve otuzsekizliklerin dehşet saçan patlamaları arasında…”
Gazete yazıları
Atatürk, Hatay’ın anavatana katılması konusundaki kararlılığını bütün dünyaya göstermek istiyordu. Hasta olmasına karşın 19 Mayıs 1938’de Ankara’daki törenden hemen sonra trenle Adana’ya hareket etmişti. Çukurova bölgesinde 5 gün süren yorucu gezide askeri birlikleri denetlemiş, hastalığını umursamadan Adana ve Mersin’de düzenlenen geçit törenlerini ayakta izlemişti. Behçet Sabit Bey 13 Kasım 1939 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki “İlim adamı gözüyle Atatürk” başlıklı yazısında Atatürk’ün anavatanın tam kurtuluş hatlarını çizen, Milli Misakı tamamlayan Türk Hatay’ı, verdiği er sözüyle içimize kattığını yazıyordu. Yine yazıda şu düşüncelere de yer veriyordu:
“… Bu sevgili Türk yurdunun kurtuluşunun da ilk işareti ve müjdesi olan o şanlı alanda, amansız bir hastalığın devasız kalmış ızdıraplarına rağmen, çok sevdiği, çelikten de yaman Mehmetçiklerinin geçit resminde saatlerce ayakta durdu. Son nefesine kadar bir an kaybetmediği kudret ve cevvaliyetiyle kendi canından da üstün tuttuğu vatana bir parça can ve bir parça vatan daha vermiş oldu.”
“… Atatürk demek, Türk milleti demektir. Bu halde Türk milleti atasının en hakiki ve en samimi bir mümessilidir.”
18 Mart 1966 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “18 Mart Çanakkale Zaferi” başlığıyla çıkan, Behçet Sabit Erduran’a ait başka bir yazı… Başlığın altında, “Bu yazının muharriri Birinci Cihan Harbinde Çanakkale Boğazı müstahkem mevkiinde tabip yüzbaşı olarak vazife görmüştü.” diye yazıyordu. Yazıdan bölümler:
“Bugün tam 51 yıl önce, aziz Türk milletinin kahramanlıklar menkıbesi tarihinde unutulması mümkün olmayan 18 Mart gecesi, alemşümul şanlı bir zaferin yıldızlarla parlayan bir sema altında uyanık geçen mutlu bir bayram gecesidir bu.”
“Çanakkale Boğazı’nın sökülmez, kırılmaz bir vatan kilidi, Kilitbahir’in çamlıklar arasında yüksek bir tepesinde, havan toplarıyla kurulmuş Yıldıztabya’sının Boğaza hâkim tarassut mevkiindeyiz.”
“… Bu gece her geçen gecelerden bambaşka bir gece. Bütün sahayı kaplayan derin bir sükûn ve sükût içindeyiz Sağımızda ağızları açık havan topları bataryamız, solumuzda ateşe hazır uçaksavarımız, arkamızda bütün erlerinin barındığı kışlamız, geride bir kuytuya kurulmuş Hilal-i Ahmer bayraklı sıhhiye çadırımız, içinde sıhhiye erleri ile vazifeye hazır, topluca tam bir savaş mecmuası bulunmaktadır…”
Unutulmaz zafer gününü 51 yıl sonra yeniden heyecanla kaleme alan Behçet Sabit Bey, yazısını bitirirken büyük zaferin gazi kahramanlarını; Boğaz’ın o muhteşem mevkiinde yükselen Şehitler Abidesi’nde yatan Mehmetçikleri, Anafartalar kahramanı büyük kumandan Mustafa Kemal’i de sevgi ve saygıyla anar.
Kitapları
Erduran, Behçet Sabit. Üroloji Neşriyatım (1921-1953). İstanbul. Cumhuriyet Matbaası, 1954
Erduran, Behçet Sabit. Üroloji’de Endoskopi. İstanbul. İstanbul Matbaası 1955
Erduran, Behçet Sabit. Cephedeki Bir Doktorun Gözünden 1915 Baharında Çanakkale. Haz. Tamay Açıkel, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2015.
Kaynakça
Coşkun, Alev. “Atatürk ve Hatay”. Cumhuriyet, 22.07.2019.
Erduran, Behçet Sabit. Cephedeki Bir Doktorun Gözünden 1915 Baharında Çanakkale. Haz. Tamay Açıkel, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2015.
Erduran, Behçet Sabit. “İlim adamı gözüyle Atatürk”. Cumhuriyet, 13.11.1939.
Erduran, Behçet Sabit. “18 Mart Çanakkale Zaferi”. Cumhuriyet, 18.03.1966
İlyasoğlu, Evin. Ayla’yı Dinler misiniz? İstanbul: Remzi Kitabevi, 2002.
Solok, Vural. “Prof. Dr. Behçet Sabit Erduran”. Türk Üroloji Dergisi. 1980, C. 6, sayı: 4; 153-158
https://mustafakemalim.com/ataturkun-doktorlarla-cekilen-20-farkli-fotografi/ (Erişim tarihi 29.04.2023)
Atıf
Açıkel, Tamay. “Behçet Sabit Erduran”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, İstanbul: Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayınları (ISBN: 978-605-80897-7-8), 2023.
Tamay Açıkel, “Behçet Sabit Erduran”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayınları (ISBN: 978-605-80897-7-8), İstanbul 2023.
• Maddenin Dijital Nüshasını pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
DOI: https://doi.org/10.5281/zenodo.13748026
