27’NCİ PİYADE ALAYI
Murat KARATAŞ
27’nci Piyade Alayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde kurulan ve özellikle Çanakkale Savaşları’ndaki kritik rolüyle Türk askerî tarihinde ölümsüzleşen bir birliktir. Çanakkale Kara Muharebeleri başlamadan önce Gelibolu Yarımadası’nda görev yapan ve savaşın sonuna kadar cephede kalan muharip birlik olmasıyla öne çıkar. Özellikle 25 Nisan 1915’teki Anzak çıkarmasını ilk karşılayan kuvvet olarak savaşın kaderini belirleyen en önemli birliklerden biri olmuştur.
Alay’ın kuruluşuna dair kesin bir tarih olmamakla birlikte genel kabul 3 Ocak 1881’dir. Kuruluşunu tamamladıktan sonraki ilk önemli görevi, 1910 yılında 3’üncü Taburu ile Yemen İsyanı’na katılmasıdır. 1911’de yapılan teşkilat değişiklikleriyle alay kısa bir süreliğine lağvedilmiş ancak aynı yıl içinde 3’üncü Kolordu, 9’uncu Tümen’e bağlı olarak Lüleburgaz’da üç taburlu yapıda yeniden kurulmuştur. Bu yeniden kuruluşun ardından ilk önemli görevi ise 23 Mayıs-17 Ekim 1912 tarihleri arasındaki Trablusgarp Savaşı’dır. Alay, Balkan Savaşları’nda da aktif rol almıştır. 5 Ekim 1912’de seferberlik emri aldığında Çanakkale bölgesinde, 9’uncu Tümen kuruluşunda yer almaktadır. Savaş sırasında Kırklareli’nin kuzeyinde Bulgar kuvvetlerine karşı tahkimat görevleri üstlenmiş, en önemli faaliyetini ise Edirne ve Kırklareli’nin geri alınmasında göstermiştir. 13 Temmuz 1913’te Şark Ordusu’nun başlattığı harekatta 9’uncu Tümen’in öncüsü olarak ilerlemiş ve 25 Temmuz 1913’te Kırklareli’ne ulaşmıştır. Balkan Savaşları’nın ardından Tekirdağ’daki 3’üncü Kolordu ve merkezi Gelibolu’da bulunan 9’uncu Tümen’in bir alayı olarak bölgede kalmıştır.
Birinci Dünya Savaşı sürecinde 27’nci Alay, 31 Temmuz 1914’te seferberlik emrini almıştır. Bu sırada üç piyade taburu ve bir ağır makineli tüfek bölüğünden oluşuyordu. 1 Kasım 1914 itibarıyla Gelibolu Yarımadası’ndaki askeri konuşlanma 9’uncu Tümen’e verilince 27’nci Alay da Maydos (Eceabat) bölgesine sevk edilmiştir. 9 Kasım 1914’te alay komutanlığına 25’inci Alay 3’üncü Tabur Komutanı Binbaşı Şefik Bey (Aker) atanmıştır. 12 Kasım 1914 tarihli tümen emriyle 27’nci Alay, “Maydos Mıntıkası Sağ Kanat Müfrezesi” adını alarak 3’üncü Tabur’u ihtiyatta olmak üzere Ece Limanı ile Kabatepe arasının gözetlenmesi ve korunmasından sorumlu tutulmuştur. Şubat 1915’te İtilaf donanmasının bombardımanları sonrası yapılan yeni düzenlemeyle Binbaşı Mehmed Şefik Bey, Maydos Mıntıka Komutanı olmuş ve alayını, 1’inci Tabur, Ağıldere-Arıburnu gerisindeki hakim sırtlarda Kabatepe ve Anafartalar’a müdahale için hazır beklemek; Makineli Tüfek Bölüğü, Kabatepe gerisine gelmek; 2’nci Tabur Kabatepe’de konuşlanmak; 3’üncü Tabur, Kumtepe ile Kabatepe arasında, Palamutluk Sırtı gerisinde ihtiyatta olmak üzere düzenlemişti.
25 Şubat 1915’te Yarbay Mustafa Kemal Bey komutasındaki 19’uncu Tümen’in Maydos’a gelmesiyle 27’nci Alay, harp vaziyeti gereği bu tümenin emrine verilmiştir. 27 Şubat’ta 27’nci Alay’ın 3’üncü Taburu Kirte’ye gönderilerek 26’ncı Alay emrine girmiştir. Bu tarihten 25 Nisan çıkarmasına kadar alay, kıyı gözetleme ve tatbikat görevlerine devam etmiştir.
Alay, Çanakkale Kara Muharebelerinin kaderini belirleyen en kritik müdahalelerden birini 25 Nisan 1915 tarihinde gerçekleştirmiştir. Gelibolu Yarımadası’nın en stratejik noktası olan Conkbayırı silsilesini ele geçirmek amacıyla karaya çıkan Anzak birliklerine ilk müdahaleyi yapan kuvvet olmuştur. Çıkarma yapılan bölgede sorumluluk 27’nci Alayın 2’nci Taburuna aittir. 25 Nisan sabahı saat 02.00 sularında İngilizlerin çıkarma girişimini ilk görenler, bu tabura ait 8’inci Bölüğün 3’üncü Takımına mensup gözcüler Bigalı İdris ve Gelibolulu Cemil’di. Çıkarmaya ilk silahlı karşılığı veren birlik ise Büyük ve Küçük Arıburnu’nu gözetleyen iki manga askerdi.
24 Nisan akşamı Eceabat’ta bulunan 1’inci ve 3’üncü Taburlar, Kabatepe bölgesinde bir gece tatbikatı yapmış ve gece yarısından sonra ordugahlarına dönmüşlerdi. Kısa bir süre sonra, alışılmışın aksine boğaz girişinden değil, batı yönünden (Arıburnu) gelen top sesleri dikkatlerini çekti. Alay Komutanı Şefik Bey, Arıburnu’na asker çıkarıldığını öğrenir öğrenmez birliklerine hazır ol emri verdi ve 9’uncu Tümen Komutanlığına harekete hazır olduğunu bildirdi. Saat 05.45’te 9’uncu Tümen Komutanı Miralay Halil Sami’den şu emir geldi:
“Düşman yarım saatten beri Arıburnu ile Kabatepe arasında barınmak teşebbüsatına başladığı anlaşıldı. 27’nci Alay’ın zeytinlikteki taburlarıyla makineli tüfek ve Çamburnu’ndaki dağ bataryası şimdi Kaymakam Şefik Bey kumandasında hareketle düşmanın icrasını engellemek ve çıkarılacak kuvvetini kesinlikle denize püskürtecektir.”
Bu emir üzerine Şefik Bey, donanma ateşinden korunmak amacıyla 1’inci ve 3’üncü Taburları farklı güzergahlardan sahile doğru hızla ilerletti. Birlikler, Boyun Noktası’nı aştıktan sonra Kavaktepe yönüne ilerlerken yaralı askerlerle karşılaştılar ve düşmanın Kanlısırt ile Kırmızısırt’ı ele geçirip Topçularsırtı’na doğru ilerlediğini öğrendiler. Şefik Bey, düşmanın asıl hedefinin Conkbayırı ve Topçularsırtı gibi hakim mevkiler olduğunu anladığından güneyden bir kuşatma yapmak yerine, bu stratejik tepeleri kaptırmamak amacıyla kuzeye, Göktepe yönüne ilerlemeye karar verdi. Taarruz anında toplanan kuvvet, 27’nci Alay’ın 1’inci ve 3’üncü Taburları, bir makineli tüfek bölüğü ve baskından kurtarılabilen tek bir top idi. Şefik Bey, saat 07.55’te 165 Rakımlı Tepe’den şu şifahi taarruz emrini verdi:
“1’inci Tabur, Kırmızı ve Kanlısırt’a taarruz edecek.
3’üncü Tabur, Kırmızısırt’tan itibaren düşmanın sol kanadına taarruz edecek.
Topçu ve makineli tüfekler 165 Rakımlı Tepe’den taarruzu himaye edecek.”
Taarruz başlar başlamaz, sayıca çok üstün Anzak birlikleri şaşkına döndü. Tek top ve makineli tüfeklerin ateşiyle desteklenen Türk askerleri, düşmanın takviye gönderme girişimlerini engelledi. Bu sırada Yarbay Mustafa Kemal komutasındaki 57’nci Alay’ın yardıma geldiği haberi ulaştı. Yaklaşık 2.200 kişilik bir kuvvetle yaklaşık 6.000 kişilik Anzak birliğine karşı (ilk çıkarma yapan örtü kuvveti 4.000 kişi idi) dört saatten fazla savaşan 27’nci Alay, onları Kesikdere ve Karayörükderesi’nin batısına atmayı başardı. Bu ilk müdahale, Yarbay Mustafa Kemal’in 57’nci Alay ile Conkbayırı’na yetişip duruma el koymasına zaman kazandırması açısından tarihî bir öneme sahiptir.
Saat 12.00’de Şefik Bey, “düşmanın elinde ağlayarak bizi bekleyen topçularımızı kurtarmak” amacıyla Kanlısırt’a genel taarruz emri verdi. Bir saat süren şiddetli süngü mücadelelerinin ardından, gündüz kaybedilen Kanlısırt ve buradaki üç Osmanlı topu geri alındı. Ancak 25-26 Nisan gecesi, 77’nci Alay Komutanı Binbaşı Saib Bey’in yanlış bilgilendirmesi ve geri çekilme konusundaki ısrarı üzerine, büyük zorluklarla ele geçirilen Kanlısırt boşaltıldı. Bu hata, Anzakların gece boyunca siper kazarak mevzilerini sağlamlaştırmasına neden oldu ve savaşın siper harbine dönüşmesinde önemli bir etken teşkil etti.
Savaşın ikinci günü, 27’nci Alay dün boşaltılan Kanlısırt’ı geri almak için tekrar taarruza geçti. Gün boyu süren kanlı çarpışmalarda Alay, çok sayıda subayını (Yüzbaşı Rıza Efendi, Yüzbaşı Ahmet Refik Efendi) şehit verdi. 27 Nisan’da ise 19’uncu Tümen’in (27’nci, 57’nci ve 72’nci Alaylar) genel taarruzuna katıldı. Bu taarruzda da ağır zayiat verilmesine rağmen Kırmızısırt ve Kanlısırt hattı büyük ölçüde Türk kontrolüne geçti. Bu ilk üç günün sonunda Alay, mevcudunun yaklaşık üçte birini kaybetmişti. 1 Mayıs’ta Arıburnu’ndaki düşmanı denize dökmek için yapılan son büyük taarruza Alay, sol kanatta katıldı. Ancak bu taarruz da sonuçsuz kaldı ve artık Arıburnu Cephesi’nde hareketli savaş dönemi bitmiş, taraflar siperlere gömülmüştü. Alay, Merkeztepe, Kırmızısırt ve Kanlısırt hattına yerleşti.
Mayıs ayı, siperlerin tahkim edilmesi, lağım (tünel) kazma faaliyetlerinin başlaması ve karşılıklı bombardımanlarla geçti. 19 Mayıs’ta Enver Paşa’nın emriyle düzenlenen ve büyük bir felaketle sonuçlanan genel taarruzda Alay, 57’nci Alay’ın gerisinde ihtiyat kuvveti olarak görevlendirildi ve bu sayede taarruzun ilk dalgasındaki büyük kırımdan bir nebze olsun kurtuldu. Ayın geri kalanında Alay, siper baskınları ve düşman lağımlarına karşı lağım kazarak geçen yıpratıcı bir mücadele verdi. 29 Mayıs’ta 2’nci Tabur’un düzenlediği bir siper hücumunda 54’ü şehit olmak üzere 112 zayiat vermesi, siper harbinin de kimi zaman ne denli kanlı geçtiğinin bir göstergesiydi.
Haziran ayı boyunca Arıburnu Cephesi’nde büyük bir taarruz yaşanmadı. Her iki taraf da birbirlerinin siperlerinin altına tüneller kazarak patlayıcılar yerleştirmeye çalışıyor, küçük ölçekli gece baskınları veya top atışları devam ediyordu. 4 Haziran’da, İngilizlerin ele geçirdiği siperleri geri almak için Şefik Bey’in bizzat yönettiği bir bomba müfrezesiyle başarılı bir karşı taarruz gerçekleştirdi. 4/5 Haziran 1915 gecesi 31 ve 32 numaralı siperlere giren düşmana karşı yapılan mukabil taarruzlardaki başarısı nedeniyle Şefik Bey’in gümüş imtiyaz madalyası ile taltif edildiği görülmektedir. Alay’ın harp cerideleri, bu ay boyunca neredeyse her gün birkaç şehit ve yaralı verildiğini kaydeder. Bu dönem, askerlerin bir yandan sürekli ölüm tehlikesi altında siper kazar ve nöbet tutarken, bir yandan da bit, salgın hastalıklar ve yetersiz iaşe ile mücadele ettiği, son derece yıpratıcı bir süreçti.
Temmuz ayı da Haziran’a benzer şekilde, büyük ölçekli muharebelerden ziyade karşılıklı yıpratma faaliyetleriyle geçti. Lağım savaşları en şiddetli noktasına ulaştı. Taraflar, birbirlerinin tünellerini çökertmek için yer altında savaşıyordu. Alay, bu dönemde özellikle Merkeztepe ve Kırmızısırt’taki siperlerinde tutunmaya devam etti. Düşman topçusunun ve donanmasının aralıksız ateşi, geri hatları ve ikmal yollarını sürekli taciz ediyordu. Alay’ın kayıtları, bu ay boyunca da günlük zayiatın devam ettiğini gösterir. Bu göreceli “sakin” dönem, aslında Anzakların Ağustos ayında başlatacağı büyük taarruzun hazırlık sürecini gizliyordu.
Ağustos ayı, Çanakkale Kara Muharebelerinin en kanlı ve en kritik dönemidir. İtilaf Devletleri, Suvla’ya yeni bir çıkarma yaparak ve Arıburnu’ndan Conkbayırı-Kocaçimentepe hattına kesin bir taarruzla cepheyi yarmayı hedefliyordu. Alay, bu tarihî muharebelerin tam merkezinde yer aldı.
6 Ağustos’ta Anzaklar, asıl hedefleri olan Conkbayırı taarruzunu gizlemek amacıyla bir saptırma saldırısı olarak Kanlısırt’a saldırdı. Alay’ın da savunduğu bu daracık tepe üzerindeki siperlerde, tarihin en vahşi boğuşmalarından biri yaşandı. Düşman, lağımlarla Türk siperlerinin bir kısmını havaya uçurduktan sonra saldırıya geçti. Günlerce süren, el bombalarının havada çarpıştığı, süngülerin ve kazma küreklerin silah olarak kullanıldığı bu muharebede Türk tarafı toplamda 7.000’den fazla zayiat verdi. Alay, hattını korumak için insanüstü bir çaba gösterdi. Özellikle 7 Ağustos günü Alay, tek bir günde 68 şehit ve 235 yaralı vererek en ağır kayıplarından birini yaşadı.
Eş zamanlı olarak Conkbayırı’na yönelen ana Anzak taarruzu ise cephenin en kritik anlarına sahne oldu. Conkbayırı’nın bir anlığına düşmanın eline geçmesiyle tehlike en üst seviyeye çıktı. Ancak Anafartalar Grubu Komutanlığına yeni atanan Albay Mustafa Kemal’in 10 Ağustos sabahı komuta ettiği tarihî süngü hücumuyla Anzak birlikleri tepeden temizlendi. Alay, Kanlısırt’taki savunmasının yanı sıra Conkbayırı’ndaki bu kritik savunma ve karşı taarruzlara da ihtiyat birliği olarak katılarak savaşın kaderinin bir kez daha Türklerin lehine dönmesinde pay sahibi oldu. Ayın geri kalanı, ağır kayıpların ardından siperlerin yeniden onarılması, takviye birliklerle Alay’ın yeniden organize edilmesi ve düşmanın yeni bir taarruzuna karşı hazırlık yapılmasıyla geçti.
Bu dönemde savaş, siperden sipere laf atmalar, propaganda broşürleri ve mektuplar fırlatılması gibi psikolojik harp unsurlarıyla yeni bir boyut kazandı. Alay’ın cerideleri, düşmanın “Türklere iyi davranıldığı” yönündeki propagandalarına karşı komutanlığın “cevap verilmemesi, görülen kâğıtların toplanıp imha edilmesi” yönündeki emirlerini detaylıca kaydeder. Bunun dışında hayat, rutin bombardımanlar, lağım faaliyetleri ve ani siper baskınlarından ibaretti. Eylül ve ekim aylarında Alay, sırasıyla toplam 34 şehit ve 236 yaralı verdi. Bu rakamlar, büyük bir muharebe olmasa dahi savaşın her gün can almaya devam ettiğini gösteriyordu.
Kasım ayıyla birlikte hava şartları ağırlaşmaya başladı. Şiddetli yağmurlar siperleri çamur deryasına çeviriyor, soğuk ve hastalıklar askerleri en az düşman kurşunları kadar tehdit ediyordu. Bu ayın sonlarına doğru yaşanan şiddetli bir fırtına ve ardından gelen kar yağışı, her iki tarafa da ağır kayıplar verdirdi. Donarak ölen askerler oldu.
Aralık ayı boyunca alay, düşmanın çekilme hazırlıklarını anbean takip etti. Gözetleme raporları, geceleri iskelelerdeki hareketliliğin arttığını, siperlerdeki nöbetçi sayısının azaldığını ve düşmanın geride kalanları yanıltmak için otomatik ateş düzenekleri kurduğunu bildiriyordu.
Tahliyenin son gecesi, 19 Aralık’ı 20 Aralık’a bağlayan gece, Anzak siperlerinde derin bir sessizlik hakimdi. Gece yarısından sonra düşmanın geride bıraktığı cephanelikleri ve malzemeleri imha etmek için başlattığı büyük patlamalar, çekilmenin son fasılasıydı. Sabaha karşı saat 04.20’de, düşman siperlerinin tamamen boşaldığından emin olan Alay kıtaları, sekiz aydır canları pahasına savundukları ve her karışını bildikleri topraklardan ilerleyerek Korkuderesi’ne indi. Saat 05.00’ten önce, 25 Nisan sabahından beri hasretle baktıkları Arıburnu sırtları ve iskele tamamen ele geçirildi.
27’nci Alay’a mensup askerler arasından kahramanlıklarıyla öne çıkan askerler oldu. 4 Mart 1915 Seddülbahir Kahramanı Mehmet Çavuş, Maydos Mıntıka Kumandanı ve 19’uncu Tümen Kumandanı olan Yarbay Mustafa Kemal’e bağlı 27’nci Piyade Alayı 3’üncü Tabur 10’uncu Bölük çavuşlarındandı.
Yarbay Mehmed Şefik (Aker) Bey: 5 Haziran 1915’te düşmanın siperlere girmesiyle sonuçlanan bir saldırıyı, gösterdiği “gayret ve aldığı isabetli tedbirler” ile püskürterek durumu kontrol altına alması sebebiyle 19’uncu Fırka Kumandanı Miralay Mustafa Kemal (Atatürk) Bey tarafından bir adet Gümüş İmtiyaz Muharebe Madalyası ile taltif edilmişti. Mustafa Kemal Bey, taltif emrinde, “Karîben daha başka sûretle taltîfinizi tebrîke müyesser olacağımı ümîd ederim” diyerek takdirini belirtmişti.
Binbaşı Halis Bey’in kahramanlığı, sadece tek bir olayla değil, savaşın en kritik anlarında, defalarca yaralanmasına rağmen görevini bırakmaması ve birliğinin başında kalma iradesiyle kendini göstermişti. O, bu haliyle Çanakkale’deki “gazi” ruhunun en somut örneklerinden biri olmuştu. 25 Nisan sabahı, Alay’ın Anzak çıkarmasına karşı başlattığı ilk taarruz sırasında 3’üncü Tabur Komutanı olan Kıdemli Yüzbaşı Halis Efendi, birliğinin en ön saflarında çarpışırken sağ omuzundan yaralanmıştı. Bu yaralanma, herhangi bir askeri cephe gerisine gönderecek ciddiyette bir yaralanma olmasına rağmen Halis Bey, savaşın en kritik anı olduğunu, komutansız kalacak bir taburun dağılabileceğini bildiği için cepheyi terk etmeyi reddetti. 29 Haziran’ı 30 Haziran’a bağlayan gece, komuta ettiği 3’üncü Taburun siperlerine düzenlenen bir düşman baskını sırasında, el bombası ve süngülerin kullanıldığı boğuşmada Binbaşı Halis Bey ikinci kez yaralandı. Bu ikinci yaralanma da onu görevinden alıkoyamadı. Alay’ın ilk komutanı Yarbay Şefik (Aker) Bey’in 19’uncu Tümen Komutanı olarak atanmasının ardından, Alay Komutanlığına Binbaşı Halis Bey getirildi.
Bigalı Kerim Onbaşı (3’üncü Tabur, 2’nci Bölük): 25 Nisan 1915’teki ilk taarruzlar sırasında, 180 Rakımlı Tepe’de sayıca çok üstün düşmana karşı savunma yapılırken, süngü hücumuna kalkan bir İngiliz neferinin en önde koşarak geldiğini görmüştü. Kerim Onbaşı, tek başına bu askere karşı bir “mukabil süngü hamlesiyle” onu yere devirmiş, bu kahramanca hareketi gören diğer düşman askerlerinin de geri kaçmasını sağlamıştı.
Savaşın ilk günü olan 25 Nisan’da, 180 Rakımlı Tepe civarındaki çatışmalarda 3’üncü Tabur Komutanı Yüzbaşı Halis Efendi’nin yaralanması ve diğer iki bölük komutanının şehit olması üzerine taburda subay kalmamıştı. Bu kritik anda Hesap Memuru Muharrem Vehbi Efendi (3’üncü Tabur) görevi olmamasına rağmen “hamiyetli ve yiğit” bir tavırla komutayı kendiliğinden devralmış, dağılmak üzere olan birliği toparlayarak 57’nci Alay’ın yardımına yetişmesine kadar mevziyi kahramanca savunmuştu.
Mülazım-ı Sani (Teğmen) Cemal Efendi (3’üncü Tabur, 2’nci Bölük); 25 Nisan’da Edirnesırtı’na yapılan hücum sırasında, “en evvel atılarak hücum safının pek ilerisinde gösterdiği fedakârlık” ile anılmış ve bu sırada şehit düşmüştür.
Mülazım-ı Sani (Teğmen) Emin Efendi (1’inci Tabur, 3’üncü Bölük); 25 Nisan’da Kanlısırt’ta düşmandan topların geri alınması mücadelesi sırasında, komutanından izin alamamasına rağmen “askerimizin topların başında pek kızgın ve yakından devam eden muharebesine tahammül edemeyerek” takımını emir almadan gizlice muharebeye sürmüş ve bu esnada şehit olmuştu.
Yüzbaşı Ziya Efendi (3’üncü Tabur, 3’üncü Bölük Komutanı); Kanlısırt taarruzunda, “Bu tepeyi zapt etmek şerefini bakalım hangimiz kazanacak” diyerek kendi bölüğü ile diğer bölükler arasında bir rekabet hissi uyandırarak askerlerini kahramanca savaştırmış ve bu mücadelede şehit düşmüştü.
Mülazım-ı Sani (Teğmen) Mustafa Efendi (3’üncü Tabur); Kanlısırt Muharebesinde yaralanmasına rağmen, doktorun geri gitmesi yönündeki tavsiyesini dinlemeyerek yarasını sardırdıktan sonra muharebeye devam etmiş ve bir gün sonra tekrar ağır yaralanarak hastaneye gönderilmişti.
Ahmed Onbaşı (1’inci Tabur); 29 Haziran 1915’te, 21 numaralı siperden düşmana doğru kazılan bir tünel vasıtasıyla daha önceden varlığı bilinmeyen bir düşman siperini ortaya çıkarmıştı. Bu siperin keşfedilip emniyete alınmasındaki hizmeti nedeniyle siper hattına “Ahmed Onbaşı Siperi” adı verilmişti.
Balkan Savaşları’ndan itibaren bölgede bulunması ve askerlerinin birçoğunun Çanakkale ve çevresinden olması nedeniyle 27’nci Alay’a mensup askerlerin araziye olan hakimiyetleri yüksek seviyededir. Alayın, Anzak çıkarmasının ilk 48 saatindeki direnişi, ihtiyat kuvvetlerinin cepheye yetişmesine zaman kazandırarak savaşın gidişatını doğrudan etkilemiştir. Nisan ayından tahliyeye kadar geçen sürede 19 Mayıs ve Ağustos Muharebeleri gibi en kanlı çarpışmalarda yer almış, zaman zaman %50’ye yakın zayiat vermiştir.
Alayın farklı tarihlerdeki mevcudu; 31 Temmuz 1914’te 40 subay, 3.240 er; 18 Mart 1915’te 40 subay, 1.624 er; 29 Nisan 1915’te 36 subay, 1186 er (Çıkarma sonrası ağır zayiatı gösterir); 20 Mayıs 1915’te 33 subay, 2.343 er (Takviyelerle); 28 Ekim 1915’te 49 subay, 2.560 er’dir.
Harp ceridesindeki kayda göre alay, nisan ayında (25-30 Nisan arası): 4 subay ve yaklaşık 100-150 er şehit, yaklaşık 300’den fazla er ve subay yaralı; mayıs ayında yaklaşık 60 şehit, yaklaşık 100 yaralı; Haziran ayında 8 şehit, 26 yaralı; temmuz ayında 3 şehit, 8 yaralı; Ağustos ayında en az 74 şehit, en az 305 yaralı; Eylül ayında 15 şehit, 126 yaralı; Ekim ayında 19 şehit, 110 yaralı; Kasım ayında 17 şehit, 115 yaralı ve Aralık ayında (1-20 Aralık arası) 8 şehit, 75 yaralı vermiştir. Bu hali ile en az 308 şehit ve 1.203 yaralı olmak üzere toplam 1.511 zayiat kaydı tutulmuştur. Ancak bu kayıt, özellikle Nisan ayındaki ilk beş gün ve Ağustos ayındaki Kanlısırt Muharebeleri gibi büyük ve karmaşık çarpışmalarda Alay’ın verdiği kayıpların tam dökümü eksik olduğundan belgelenebilen asgari sayıyı ifade etmektedir.
Milli Savunma Bakanlığı kayıtlarında ise alaya ait şehit sayısı 1.203 kişidir. Bunlardan rütbesi belirtilen 12 kayıt bulunmaktadır. Çanakkaleli şehitlerin oranı %59,2 diğer vilayetlerden şehitlerin oranı %40,8’dir. %40’ın da yarısı Çanakkale’ye komşu olan Bursa, Balıkesir ve Tekirdağ vilayetlerindendir. Şefik Aker de erlerin yaklaşık %50’sinin Biga, %15’inin Gelibolu Yarımadası, %15’inin Lapseki ve geri kalanının da Orta Anadolu ve diğer kazalardan gelen “metin çehreli, gürbüz vücutlu” askerlerden oluştuğunu vurgular. Bu vurgu, Alay’ın 25 Nisan’daki ilk direnişinden savaşın sonuna kadar gösterdiği emsalsiz motivasyonun ve fedakârlığın arkasındaki en temel manevi gücü açıklamaktadır.
Alay, Çanakkale Savaşlarındaki başarıları nedeniyle altın ve gümüş imtiyaz ve harp madalyaları ile ödüllendirilmiştir. Padişah V. Mehmed Reşad, 27’nci ve 57’nci Alaylara altın ve gümüş madalya verilmesi için 30 Kasım 1915 tarihinde İrade-i Seniyye çıkarmıştır. Henüz madalyalar teslim edilmeden 31 Mart 1916 tarihinde Doğu cephesinde görevlendirilen 27’nci Alay, 15 Nisan 1916 tarihinde Tekirdağ’dan Reşitpaşa Vapuru ile İstanbul’a yola çıkmış ve Haydarpaşa’ya ulaşmıştır. 20 Nisan günü Haydarpaşa’dan yazılı olarak alınan emirde, görev yerinin Sivas olduğu ve trenle yola devam edilmesi için emir beklemesi bildirilmiştir. Padişah İrade-i Seniyyesi gereği “Çanakkale Arıburnu muhârebâtındaki kahramanlığına mükâfeten piyade Yirmi Yedinci Alay Sancağı’na ihsân buyurulan ma’a kurdela altun ve gümüş imtiyâz muhârebe madalyalarının ta’lîk merâsimi” 21 Nisan1916 tarihinde düzenlenerek alayın sancağına madalyaları burada takılmıştır.
Alay, Çanakkale Savaşları’nın ardından Kafkas Cephesi’nde ve Kurtuluş Savaşı’nda da görevine devam etmiştir.
Kaynakça
Ataksor, Serdar Halis. Çanakkale Raporu Binbaşı Halis Bey’in Savaş Notları. 3. Baskı, İstanbul: Timaş Yayınları, 2008.
ATASE 27. Piyade Alayı Tarihçesi. [Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları], [Ankara], 1973.
Atatürk, Mustafa Kemal. Arıburnu Muharebeleri Raporu. Haz. Uluğ İğdemir. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1986.
Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi. C.V, K. II, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2012.
Çanakkale Muharebeleri’nde 19. Tümen Cerideleri. C.II-III, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2017.
Çanakkale Savaşları İle İlgili Makaleler 1915-1960. C.II, Ed. Onur Kuşku, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını, İstanbul 2021-2023.
Harp Ceridelerine Göre Çanakkale Savaşları’nda 27. Alay. C.III, Yay. Haz. Murat Karataş, vd., Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı-Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Yayınları, 2017-2018, 2020.
Harp Mecmuası. Yıl:1, Sayı:8, Nisan 1332 (1916).
Karataş, Murat. “27. Alay Harp Ceridesine Göre Çanakkale Cephesi Kara Muharebelerinin İlk Günü (25 Nisan 1915)”. Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı. Çanakkale, 2009, C.VI, Sayı:. 6-7; 1-14.
Karataş, Murat. Haritalarla Çanakkale Kuzey Bölgesi Kara Muharebeleri. Ankara: Nobel Yayınevi, 2007.
Şefik Aker, “Çanakkale-Arıburnu Savaşları ve 27. Alay”. Askeri Mecmua. Yıl: 9, Sayı: 40.
Şehitlerimiz. C.I-V. Ankara: Millî Savunma Bakanlığı Yayınları, 1998.
Atıf
Karataş, Murat. “27’nci Piyade Alayı”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, İstanbul: Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), 2025.
Murat Karataş, “27’nci Piyade Alayı”, Çanakkale Savaşları Ansiklopedisi, Ed. Murat Karataş, Çanakkale Savaşları Enstitüsü Yayını (ISBN: 978-605-80897-7-8), İstanbul 2025.
